Kemalizm, Anadolu için bir tercih değildi ve hiçbir zaman da tercih konumunda olmadı.
Sosyal yaşamın akışı tercihler üzerinde değil, objektif koşulların zorunlu dayatması ile süre gider.
İnsan ve toplum açısından dünyada ki tüm coğrafyaları bir masaya yatırsanız, Anadolu’dan başka, medeniyetler doğuran, daha bilinen ve daha yaşanmış stratejik bir bölge bulamazsınız.
Anadolu insanlığın beşiğidir.
Ahmed Arif’in dediği gibi;
“Beşikler vermişim Nuh’a, salıncaklar, hamaklar / Anadolu’yum ben tanıyor musun”…
Tanıyacağız, er ya da geç tanıyacağız, tanıyoruz keza.
Kemalist Cumhuriyet, Anadolu için bir tercih olamazdı.
Toplumsal yaşam biçimleri tercihlerle açıklanamaz.
Bu durum sadece kahvelerde bilinçsiz ve yetersiz masa başı cehaletinin batağındaki sohbetlerde geçerlidir.
Ama yaşamın gerçeği; bilimsel verilerin birbiri ardına, biri birini yadsımadan, devamı saydığı objektif (insan iradesin de olmayan) olayların, zincirleme tepkimelerine uyumlu süreçlerle açıklanır.
Yoksa biri birini yok etmez, sadece biri birine uyumlu takip ederek dönüşür.
Onun için Kemalizm, Türkiye’ye, bir tercih olarak gökten zembille inmedi.
Kemalist Cumhuriyet; Türkiye için asla bir tercih meselesi değildi.
Çünkü Kemalizm, hem Anadolu’nun ve hem de mazlum ulusların, emperyalizm karşısında ki KURTULUŞ MÜCADELESİ’nin reçetesi olması bakımından KADERİYDİ.
Olacaktı, oldu…
Ve devam edip kendini tamamlayacaktır.
Buna kuşku yok, kaçınılmaz gerçek, gerçeğimiz bu.
Anadolu’da bilinen 12.000 yıllık sosyo-ekonomik birikim, er, ya da geç Kemalizm’i kaçınılmaz kıldı…
Tamamlanması da bunun kadar bir gereklilik ve gerçektir.
Bundan kaçış yok. Engellenemez. Yaşanacak.
Kemalist Devrim, Anadolu’da kendi sürecini bitirip, kendinden sonraki süreçleri doğurur halde sönecektir.
Bu bir doğa yasasıdır. Sermayenin tanrıları bunu engelleyemez.
15 Temmuz ABD Destekli Alçak kalkışmanın hemen sıcak saatlerinde, Ak Parti binasına asılan Mustafa Kemal Pankartı kimsenin kafasını kuma gömmesine gerek bıraktırmayacak bir Anadolu gerçeğinin kaçınılmaz sonucudur.
Yapanlar değil yaptıranın kudretinde ki asalettir bunlar.
Hakikati gizlemeye insan iradesi yeterli değildir.
Bu gerçek sırf Ak Parti için değil, Kemalizm’den uzaklaşmış CHP yönetimi içinde geçerlidir. Kemalizm’in her türlü ideolojik kopuşlarını hayata geçirmelerine rağmen, Kemalizm’in Atasına karşı temkinliler. (Kemalist ideolojinin 6 okunu tartışmaya açma girişimi, buna sadece bir örnek)
Anadolu, Kemalist Devrim sürecini bitirip, sonrasına yelken açacaktır.
Buna kuşku yoktur.
Buna direnmek, dünyanın öküzün boynuzunda olmasını öne sürmek gibi, aptalca bir tutumdur. Ancak burada da zor anlaşılır bir yan var ki, bunun ispatı; bir insan ömrüne sığmayacak kadar zaman alma ihtimalidir.
100 yıl insan için uzun, ama insanlık için kısa bir zamandır.
İşte gelecek nesilleri bilgi ile yurtseverlikle yetiştirmenin önemi, bu durumlarda kendini gösterir.
Bir yıl sonrasını bırakın, bir ay sonrasını öngöremeyen nesiller yetiştirmeye programlanmış; vatanseverliği, bilimi, insanlığı yok sayan, ulusal şuurdan yoksun eğitim sistemlerinin nelere yol açtığını buradan görebiliriz.
17 yıllık Ak Parti iktidarı döneminde değiştirilen MEB müfredatını örnek olarak lütfen masaya koyun. Her değişen bakanla birlikte, değişen müfredat, bizlere mevcut 17 yıllık iktidarın, gerçekte bir ve bütün olmadığının bir göstergesi değil de, nedir?
Buna bir anlam yükleyen, sorgulayan muhalefet var mı?
Sığır yavrusunun ne olduğunu bilemeyen, üniversite mezunları yetiştiren bir eğitim sistemini nasıl açıklarsınız?
57. Alay’ın şehit olan her bir kahramanının, Vatan a ve Mustafa Kemal’e olan inancını görebilmektir bunu anlayabilmek.
Lozan’ı tartışan çapsızlara sadece Mondros Mütarekesinin 17. Maddesini anımsatın.
Yorulmanıza da gerek yoktur aslında. Çünkü onlar sahiden düzeyli bir tartışmanın ya da meselenin anlaşılması tarafı değil, milletin kafasını karıştırıp, kutsallarımızı deforme etme amacı ile ortalarda dolanıyorlar.
Yormayın kendinizi LOZAN, anamızın ak sütü gibi helalimizdir. Onurumuz ve namusumuzdur.
MUAMMER GÜNEŞ