Her ne kadar;
Her istediklerini vererek, en baştan beri ölüleri bile diriltip(!) her haltı beraber yedikleri, beraber yürüdükleriyle araları açılsa da,
Her ne kadar;
Yağan karda, yağan yağmurda yürürken bile,
beraber yaptıkları planlarla Türk Ordusunu arkadan hançerledikleriyle, kozmik odaya beraber girdikleriyle araları bozulsa da,
Hatta, her ne kadar;
Oslo'da aşk başlatıp, Dolmabahçe Sarayı'nda nikah kıyıp, Diyarbakır meydanında elele " megri megri " havalarıyla halay çekerek düğün yaptıklarıyla aralarına soğukluk girse de,
Dahasını da söyliyeyim!
Her ne kadar;
Özel himayelerinde, Irak sınırından konvoylarla karşılayıp, devlet kesesinden (lahmacun, kebap ziyafetleriyle) yedirip içirerek Suriye'ye topraklarına soktuklarıyla sonradan papaz olsalar bile!..
Ha sahi bir de!
Her ne kadar;
Bir devlet bayrağı muamelesi yapıp paçavrasını Türkiye'de göndere çektirerek, kendisine de devlet başkanı protokolu uygulayıp, üstelik taraftarlarına "Türkiye seninle gurur duyuyor" diye slogan attırdıkları, Molla Barzani'nin piçiyle sonradan bozuşsalar da,
bu işte bir gariplik var!..
Evet evet... Bu işte resmen bir gariplik var!
Bu garipliği birileri önemsemese de, ben çok önemsiyorum.
Her ne kadar yukarıda saydıklarımla artık beraber yürümeseler veya yürümüyor gibi görünseler de bu iş garibime gidiyor!
Şimdi biliyorum hangi iş diyorsunuz...
Yahu şu 16 yıldır söyledikleri eski mavrayı duymuyorum artık!
Sizce garip değil mi?
Ne mavrası Ozan? Açık konuşsana...
Ha pardon mavra dediğim şu ağızlarından düşürmedikleri şarkı vardıya şarkı, onu diyorum.
He işte canım hani şu "Beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısından bahsediyorum anlayın yani...
Dikkat ediyor musunuz bu seçimlerde her şey var,
ama o şarkı yok.
"Yoksa var da ben mi duymuyorum" diyeceğim ama,
sanmıyorum, olsa illa ben de duyardım herhalde, ama yok...
Ha şimdi de "bunun gariplik neresinde?" diyeceksiniz.
Arzedeyim efendim gariplik şurda;
Tamam...
Dün beraber yürüdükleri (yukarıda bir kısmını saydığımız) eski dostlarını kayıp etmiş olabilirler, onlar için belkide şarkı değiştirip yalnız kaldıklarında efkârlanarak, " Eski dostlar... Eski dostlar..." şarkısını da söylüyor olabilirler, onu da anlarım...
Ama bu " Beraber yürüdük biz bu yollarda..." şarkısını terketmelerini gerektirmez ki, anlayamadığım bu...
Hani halk arasında söylenen bir söz vardır;
" Amasya'nın bardağı, biri olmazsa bir daha..."
Bunlar alışmışlar zaten yola çıktıklarını yolda bulduklarıyla değiştirmeye...
Bunlar için yolda beraber yürüyecek tipler eksik olur mu?
Katiyen olmaz...
İşte bak!
Buyurun yenilerini buldu onlarla, sırtlarını, ellerini tıpışlayarak yürüyüp duruyorlar...
Hem de yeni bulduklarıyla dün kanlı bıçaklıydılar haaa!
Biri birlerini analarının oynaşları gibi görüyorlardı, yalan mı?
Ama bak!
Birisi tükürdüğünü yalayarak, kendi yuvasını dağıtıp,
kendi yuvasındakileri dalayarak onlarla yürüyor...
Birisi de arkadaşlarını adeta satıp, sırf kendi kıçını sağlama alıp, bir yiğidin hatırasını ayaklar altına alarak onlarla yürüyor...
Yarın böyle, bunlara benzer, (afedersiniz) her erkek organına uyan orospu uzvu gibi başka başka tipler yine çıkabilir.
Yani demek istediğim(!) bunların yolda beraber yürüdükleri hiç eksik olmaz.
İlla birilerini bulurlar.
Maşallah o konuda çok maharetliler(!)
Eee... O zaman bu mavrayı (pardon şarkıyı) terketmeleri için bir sebep yok ki...
Peki neden ettiler?
Sanıyorum, ya yolda yeni yürümeye başladıklarına güvenmiyor,
yani kendilerini yolda bırakırlar korkusuyla bu şarkıyı söylemiyorlar,
Ya da;
Kendileri, daha önce beraber yürüdüklerine yaptıkları tuvalet kâğıdı muamelesini bunlara da yapacaklar onun için bu şarkıyı söylemiyorlar...
Bir üçüncü ihtimali düşünemiyorum.
Velhasıl bence bu eski yollarda(!) biri biriyle yeni yürümeye başlayanlar gizli gizli içlerinden;
" Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyorlar..."
Hangisi ayı?
Hangisi dayı?
İşte bunu bana sormayın!
Çünkü inanın ben de bilmiyorum...
Bekleyelim bakalım, bunu zaman gösterecek.
OZAN ARİF
BU İŞTE BİR GARİPLİK VAR!
Paylaş