Gelecekte geriye dönüp baktığımızda hatırlayacağımız önemli davalardan biri olan Ergenekon davası 5 Ağustos günü sonuçlandı. Sadece 21 beraatın verildiği bu tarihi davada neredeyse tüm sanıklar üst sınırdan cezalara çarptırıldı.
Genel kurmay başkanı İlker Başbuğ, milletvekilleri Mustafa Balbay, Mehmet Haberal, Sinan Aygün, İP lideri Doğu Perinçek başta olmak üzere çoğu sanık terör örgütü kurmak suçundan mahkum edildi.
Toplum vicdanında rahatsızlık yaratan bu sonuç yeni tartışmaların da başlamasına neden oldu.
Öncelikle TSK terör örgütü olarak mahkemece tescil edildi.
Neden mi?
İlker Başbuğ’un görev yaptığı süre içerisinde gerçekleştirdiği eylemlerden dolayı ceza aldığı düşünülürse ve yine aynı kişinin TSK’nın komutanı olduğu sebebiyle o dönemdeki ordu yapısı terör örgütü olarak nitelendirebilir. Yani güneydoğuda PKK ile mücadele eden bu şerefli kişiler savaştıkları örgütle eşdeğer sayıldılar.
Cumhuriyetin muhafazası ve laikliğin korunmasını amaç edinmiş olan cesur askerlerimiz ne yazık ki bölücü PKK’lılarla aynı kefeye konulmuştur.
Generalinden teğmenine kadar çeşitli rütbelerde subayımız hükümeti yıkma eylemi ile suçlanmış ve özel mahkemenin kararı ile suçlu bulunmuşlardır.
Peki, bu özel mahkeme neden kuruldu ve bu davadan sonra neden kapatıldı?
Özellikle Silivri’de cezaevine kurulan özel mahkeme tartışmalara neden olmuştu ve bu durum çeşitli çevrelerce doğru bir yargılama şekli olmadığı gerekçesi ile eleştirilmişti. AKP iktidarı ile kurulan bu mahkemeler adeta geçmişin hesaplaşmasını yaparken hukuksuz olarak görülen kararları ile de tartışmaların odağı oldu.
Normal davalarda görülmeyen uygulamalar bu mahkemelerde neredeyse sıradan hale geldi.
Davalara alınmayan sanık avukatları, yine duruşma salonuna sokulmayan aile bireyleri, avukatların savunma yapamamaları gibi ilginçlikler bu mahkemelerde olağanlaştı. Davalarda önemli bir yer tutan delillerin ispatlanması aşaması es geçilerek tüm deliller doğru kabul edildi.
Ancak zaman içinde görüldü ki delillerde gerçek olmayan bir şeyler vardı ve bu durum incelenmeliydi.
Bu duruma rağmen mahkeme bunu umursamayarak yargılamasına devam etti.
Örgüt listeleri polis tarafından sanıkların telefonlarına yüklendi, olmayan CD’ler yaratıldı, olaydan bir haber gizli tanıklar davaya dahil edildi, vs… Yazarlar, gazeteciler, iş adamları, mafya babaları, subaylar hepsi birbirleri ile bir şekilde ilişkilendirildi ve Ergenekon isminde bir garabet yaratılmış oldu.
Yaratıldı ve adalet mülkün temelidir sözüyle anımsadığımız mülk maalesef temelsiz çıktı!
Terörist başı Öcalan ile aynı cezayı alan komutanlarımız ne yazık ki bu canavardan daha kötü şartlarda cezalarını çekmeleri için karanlık hapishanelere kapatıldı. Terörist başı, bölücü Öcalan gibi ağırlaştırılmış müebbet cezası alan komutanlarımız için bundan daha derin bir yaralama sebebi olamazdı.
Genel bir kanıya göre de bu dava terörist başını affetme senaryosunun bir parçasıydı ve komutanlarımıza çıkartılacak olan bir af ile Apo da serbest kalabilecek duruma gelecekti.
İşte bu çok iyi kurgulanmış senaryo böylelikle tamamlanmış olacaktı.
Ne diyelim zaman her şeyi gösterecek…
Asıl olan şu anki gerçek ise bu davanın kamu vicdanında büyük yaralara neden olduğudur ve beklenen, Yargıtay’ın davanın kararını bozmasıdır.
Halkımızın hukuka inancının tazelenmesi için gereken tek şart da budur.
Hukuk ancak adil yargılama ile tecelli bulur.
Saygılarımla…
Genel kurmay başkanı İlker Başbuğ, milletvekilleri Mustafa Balbay, Mehmet Haberal, Sinan Aygün, İP lideri Doğu Perinçek başta olmak üzere çoğu sanık terör örgütü kurmak suçundan mahkum edildi.
Toplum vicdanında rahatsızlık yaratan bu sonuç yeni tartışmaların da başlamasına neden oldu.
Öncelikle TSK terör örgütü olarak mahkemece tescil edildi.
Neden mi?
İlker Başbuğ’un görev yaptığı süre içerisinde gerçekleştirdiği eylemlerden dolayı ceza aldığı düşünülürse ve yine aynı kişinin TSK’nın komutanı olduğu sebebiyle o dönemdeki ordu yapısı terör örgütü olarak nitelendirebilir. Yani güneydoğuda PKK ile mücadele eden bu şerefli kişiler savaştıkları örgütle eşdeğer sayıldılar.
Cumhuriyetin muhafazası ve laikliğin korunmasını amaç edinmiş olan cesur askerlerimiz ne yazık ki bölücü PKK’lılarla aynı kefeye konulmuştur.
Generalinden teğmenine kadar çeşitli rütbelerde subayımız hükümeti yıkma eylemi ile suçlanmış ve özel mahkemenin kararı ile suçlu bulunmuşlardır.
Peki, bu özel mahkeme neden kuruldu ve bu davadan sonra neden kapatıldı?
Özellikle Silivri’de cezaevine kurulan özel mahkeme tartışmalara neden olmuştu ve bu durum çeşitli çevrelerce doğru bir yargılama şekli olmadığı gerekçesi ile eleştirilmişti. AKP iktidarı ile kurulan bu mahkemeler adeta geçmişin hesaplaşmasını yaparken hukuksuz olarak görülen kararları ile de tartışmaların odağı oldu.
Normal davalarda görülmeyen uygulamalar bu mahkemelerde neredeyse sıradan hale geldi.
Davalara alınmayan sanık avukatları, yine duruşma salonuna sokulmayan aile bireyleri, avukatların savunma yapamamaları gibi ilginçlikler bu mahkemelerde olağanlaştı. Davalarda önemli bir yer tutan delillerin ispatlanması aşaması es geçilerek tüm deliller doğru kabul edildi.
Ancak zaman içinde görüldü ki delillerde gerçek olmayan bir şeyler vardı ve bu durum incelenmeliydi.
Bu duruma rağmen mahkeme bunu umursamayarak yargılamasına devam etti.
Örgüt listeleri polis tarafından sanıkların telefonlarına yüklendi, olmayan CD’ler yaratıldı, olaydan bir haber gizli tanıklar davaya dahil edildi, vs… Yazarlar, gazeteciler, iş adamları, mafya babaları, subaylar hepsi birbirleri ile bir şekilde ilişkilendirildi ve Ergenekon isminde bir garabet yaratılmış oldu.
Yaratıldı ve adalet mülkün temelidir sözüyle anımsadığımız mülk maalesef temelsiz çıktı!
Terörist başı Öcalan ile aynı cezayı alan komutanlarımız ne yazık ki bu canavardan daha kötü şartlarda cezalarını çekmeleri için karanlık hapishanelere kapatıldı. Terörist başı, bölücü Öcalan gibi ağırlaştırılmış müebbet cezası alan komutanlarımız için bundan daha derin bir yaralama sebebi olamazdı.
Genel bir kanıya göre de bu dava terörist başını affetme senaryosunun bir parçasıydı ve komutanlarımıza çıkartılacak olan bir af ile Apo da serbest kalabilecek duruma gelecekti.
İşte bu çok iyi kurgulanmış senaryo böylelikle tamamlanmış olacaktı.
Ne diyelim zaman her şeyi gösterecek…
Asıl olan şu anki gerçek ise bu davanın kamu vicdanında büyük yaralara neden olduğudur ve beklenen, Yargıtay’ın davanın kararını bozmasıdır.
Halkımızın hukuka inancının tazelenmesi için gereken tek şart da budur.
Hukuk ancak adil yargılama ile tecelli bulur.
Saygılarımla…
SERHAT KAYIN
tahsin 11 Yıl Önce
kim suç işlediyse cezasını çeksin... tsk personelinin suç işleme özgürlüğü yoktur...
SE-SE 11 Yıl Önce
hakan bey köşşe yazısı yazılabilir. ancak yazıyı yazan kişi herhangi bir siyasi partiye üye ise ya da benzeri bir oluşum içinde ise yazı da haber sitenizde tarafsızlığını yitirmiş olur. yukarıdaki yazı tamamen yazrın üye olduğu ve seçimde belediye meclis üyesi aday adayı olduğu siyasi patinin basın açıklaması niteliğindedir.tarfsızlığı yoktur. bunlara dikkat ediniz.
SONGÜL 1954 11 Yıl Önce
serhat kardeşim öncelikle seni kutlamak istiyorum.özürlü olduğunu söylüyorsun ama bizim gibi asıl özürlülere ders veriyorsun.yorumcu tahsinin de belirttiği gibi tsk nın suç işlemeözgürlüğü yoktur.pekiyi bizi yönetenlerin suç işleme özgürlükleri varmıdır? gelin beraberce bakalım.diyelim ki ilker başbuğ terörist ve ergenekoncu onu o görteve atayan bunu bilmiyormuydu? diyelimki bilmiyordu.beraber çalıştıkları sürede anlamadı mı?tsk başbakanlığa bağlı ve başkomutanımız cumhurbaşkanıdır.başbakan ve cuhurbaşkanımızın bu konularda hiçmi söyleyecekleri yoktur.neden çarılıp görüşleri alınmıyor?şimdi sevinenler unutmayın o hukuk bir gelir size de lazım olur.
doğrucu 11 Yıl Önce
benim merak ettiğim bu yargılanan insanların hiç bir suçu ihmali yokmu iftirayamı uğradılar savunma hakkı verilmedimi konuşurken biraz düşünün ayıp oluyor