Hayatın en ücra zamanlarını bile değerlendiremedik.
Gözlerimizi açtığımızda bir baktık ki zaman su gibi akıp gitmiş.
Hani küçükken hepimiz “Bir büyürsem” sözünü çok kullanmışızdır.
Bilmedik bu kadar sorumluluğun yükleneceğini.
Gerçekler asıl şimdi başladı bizi derinden yaralamaya.
Çünkü günümüz Türkiyesi’nde okulu okumak bile para etmiyor.
En çok okuyanın zoruna da giden elbette budur.
Okumak için; yaban ellerde anne babadan ayrı zorluklar içinde, ailelere hissettirmeden günlerce aç kalmak, arkadaşlarının yapabildiklerini senin yapamaman ve en önemlisi de gece gündüz çalışıp okulu başarılı bir şekle bitirdiğin halde iş yok dünyasına yani GERÇEK DÜNYAYA hoş geldin.
Okuyan insanın tırnaklarıyla kaza kaza bir yerlere gelmek isteyenlerin verdiği çabanın, hayat mücadelesinin yanında torpillerin var olduğu; yata kalka bir yerlere gelen insanların başarı dolu hikayeleri.
Ya da bakmayla değil hissettiniz mi?
Bunca mücadele veren o gençlerin sırf aileleri için bir şeyler yapmak isteyenlerin gözünde baktınız mı hayata?
Asıl vicdan azabı çekmesi gerekenlerin yerine mücadelelerinde pes eden o gençlerin çektiği vicdan azabını.
Evet çoğunuz ne vicdan azabıymış diyecektir.
O gençlerin verdiği, daha doğrusu çektiği vicdan azabı ailelerine yük olması.
Onların boğazlarından kesip bir bin şartla okuttuğu duygusunu bilen o gençlerin.
Torpille bir yerlere gelen insanların göremedikleri bir vicdanın hikayesini.
Hayır şirketlerin, firmaların istedikleri koşullar.
3 yıllık 5 yıllık deneyimler.
EBRU SARUHAN
ya dogru dıyorsunuzda allah askına sız bu yazdıklarınızın kaçta kacanı yaptınız sıze suan deslerkı gelın resmı bır kurumda ıs ne yaparsınız yok torpil var ben ıstememmı dıyeceksınız bazı dusuncelerınız cok batıl ve cagılce gercek hayat yasadıgın ve cevrenın yasadıgı hayatdır ne gerektırıyorsa onu yapmak farzdır ebru hanım