Tarih: 17 Temmuz 2014.
Zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisinin, İsrail hükümeti tarafından vurulmasını şu sözlerle eleştiriyor ve o dönem kısa bir süre önce ayrılığa düşmüş olduğu Fetullah Gülen’e bu konu üzerinden şöyle yükleniyordu:
“ İsrail’in Mavi Marmara’dan dolayı, bu yardım teşkilatına kini var. Pensilvanya’nın da aynı sebeple bu kuruluşa kini var. Ne diyordu, otoriteden izin almalılardı. Otorite kim? Güneydeki sevdikleri mi yoksa biz mi? Eğer otorite Türkiye’de bizsek, biz zaten izni verdik. Ama bunlara göre İsrail.” ( Alkış tufanı)
Tarih: 29 Haziran 2016. Zamanın Cumhurbaşkanı, dış politikada olması gerektiği gibi, pragmatist ve realist adımlar atmış, İsrail ile ilişkileri tekrardan hayata geçirmiş; lâkin iki sene önce söylediklerini, başkası söylemişçesine, bu seferde Mavi Marmara gemisi ile Gazze’ye yardım taşıyanları karşısına alarak, zamanında bu konuda yüklenmiş olduğu Fetullah Gülen’den daha beter bir duruma düşerek, akıllara durgunluk veren, münafıklık alametleri taşıyan, edep sahibi olanı yerin dibine sokan, aynı dine mensup olmuş olduğumuzdan dolayı gönlümüzü paramparça eden ve tarafını İsrail olarak belirleyen şu sözlere imza atmıştır:
“ Siz kalkıp da Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için, günün Başbakanı’na mı sordunuz? Biz zaten oraya gerekli yardımı, Gazze’ye bugüne kadar hep yaptık, yapıyoruz. Filistin’e yaptık, yapıyoruz. Ama bunları da yaparken bizler, bir yerlere gövde gösterisi olsun diye değil, her şeyi uluslararası diploamasi ne ise bu diplomasi içinde yaptık, yapıyoruz ve bundan sonra da yapacağız ve bunları davul zurna çalarak değil, edebi adabı içerisinde yaptık, yapıyoruz.” ( Alkış tufanı)
Hadi diyelim ki Recep Tayyip Erdoğan böyle bir zihniyete sahip bir şahsiyet. Zaten birbirine tezat yapmış olduğu açıklamalar ile ilgili, kendi söylemiş olduğu yalanlar üzerinden diğer siyasilere atmış olduğu iftiralar ile ilgili onlarca yazı kaleme aldık ve bu yazılardan iki cilt eser meydana getirdik.
Bu yalanları, bu iftiraları görebilecek bir tane Müslüman yok mudur?
Bu yalan saltanatına, bu iftira saltanatına dur diyebilecek bir tane Kur’an Mümin’i yok mudur?
Biz Müslümanlar’ın ölçüsü hiçbir zaman başka siyasiler veyahut da geçmişteki siyasilerin yapmış olduğu hatalar olmamıştır ve olmayacaktır da!
Allah yasamızı indirdiğine göre, hükmümüz Kur’an’dır!
Kur’an ise aklını kullanamayan toplumlar için özetle şu hükümleri vermektedir:
“ Çünkü yeryüzünde debelenenlerin Allah katında en kötüsü, akıllarını işletmeyen sağır dilsizlerdir.” / Enfal Suresi Ayet 22
“ İçlerinde sana kulak verenler de vardır. Peki, sağırlara sen mi işittireceksin? Hele bir de akıllarını kullanmıyorlarsa!” / Yunus Suresi Ayet 42
“ Yoksa sen bunların çoğunun işittiklerini, aklettiklerini mi sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, hatta yolca, hayvanlardan da şaşkındırlar.” / Furkan Suresi Ayet 44
“ O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar.” / Yunus Suresi Ayet 100
“ İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi helak mı edeceksin? Bu iş senin imtihanından başka birşey değildir.” / Araf Suresi Ayet 155”
Yazının Dibi; eğer bu "kötülük toplumu" helâk olmuyorsa, Allah'ın sonsuz rahmet ve merhametinin tecellisindendir! Yoksa bu "kötülük toplumu"nun bir saniye dahi ayakta kalması düşünülemez!
Başımızda bunca pislik, bunca bela olmasının sebebi de aklını işletemeyen bir toplumun Kur'an'daki karşılığının tezahürüdür. Söylemde Ali ve Ömer, icraatta ise Muaviye ve Yezid olan "kötülük toplumu"yuz! Bunun başka izahı yoktur!
Selâm, sevgi ve muhabbet ile…
BURAK KILIÇASLAN
Zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisinin, İsrail hükümeti tarafından vurulmasını şu sözlerle eleştiriyor ve o dönem kısa bir süre önce ayrılığa düşmüş olduğu Fetullah Gülen’e bu konu üzerinden şöyle yükleniyordu:
“ İsrail’in Mavi Marmara’dan dolayı, bu yardım teşkilatına kini var. Pensilvanya’nın da aynı sebeple bu kuruluşa kini var. Ne diyordu, otoriteden izin almalılardı. Otorite kim? Güneydeki sevdikleri mi yoksa biz mi? Eğer otorite Türkiye’de bizsek, biz zaten izni verdik. Ama bunlara göre İsrail.” ( Alkış tufanı)
Tarih: 29 Haziran 2016. Zamanın Cumhurbaşkanı, dış politikada olması gerektiği gibi, pragmatist ve realist adımlar atmış, İsrail ile ilişkileri tekrardan hayata geçirmiş; lâkin iki sene önce söylediklerini, başkası söylemişçesine, bu seferde Mavi Marmara gemisi ile Gazze’ye yardım taşıyanları karşısına alarak, zamanında bu konuda yüklenmiş olduğu Fetullah Gülen’den daha beter bir duruma düşerek, akıllara durgunluk veren, münafıklık alametleri taşıyan, edep sahibi olanı yerin dibine sokan, aynı dine mensup olmuş olduğumuzdan dolayı gönlümüzü paramparça eden ve tarafını İsrail olarak belirleyen şu sözlere imza atmıştır:
“ Siz kalkıp da Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için, günün Başbakanı’na mı sordunuz? Biz zaten oraya gerekli yardımı, Gazze’ye bugüne kadar hep yaptık, yapıyoruz. Filistin’e yaptık, yapıyoruz. Ama bunları da yaparken bizler, bir yerlere gövde gösterisi olsun diye değil, her şeyi uluslararası diploamasi ne ise bu diplomasi içinde yaptık, yapıyoruz ve bundan sonra da yapacağız ve bunları davul zurna çalarak değil, edebi adabı içerisinde yaptık, yapıyoruz.” ( Alkış tufanı)
Hadi diyelim ki Recep Tayyip Erdoğan böyle bir zihniyete sahip bir şahsiyet. Zaten birbirine tezat yapmış olduğu açıklamalar ile ilgili, kendi söylemiş olduğu yalanlar üzerinden diğer siyasilere atmış olduğu iftiralar ile ilgili onlarca yazı kaleme aldık ve bu yazılardan iki cilt eser meydana getirdik.
Bu yalanları, bu iftiraları görebilecek bir tane Müslüman yok mudur?
Bu yalan saltanatına, bu iftira saltanatına dur diyebilecek bir tane Kur’an Mümin’i yok mudur?
Biz Müslümanlar’ın ölçüsü hiçbir zaman başka siyasiler veyahut da geçmişteki siyasilerin yapmış olduğu hatalar olmamıştır ve olmayacaktır da!
Allah yasamızı indirdiğine göre, hükmümüz Kur’an’dır!
Kur’an ise aklını kullanamayan toplumlar için özetle şu hükümleri vermektedir:
“ Çünkü yeryüzünde debelenenlerin Allah katında en kötüsü, akıllarını işletmeyen sağır dilsizlerdir.” / Enfal Suresi Ayet 22
“ İçlerinde sana kulak verenler de vardır. Peki, sağırlara sen mi işittireceksin? Hele bir de akıllarını kullanmıyorlarsa!” / Yunus Suresi Ayet 42
“ Yoksa sen bunların çoğunun işittiklerini, aklettiklerini mi sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, hatta yolca, hayvanlardan da şaşkındırlar.” / Furkan Suresi Ayet 44
“ O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar.” / Yunus Suresi Ayet 100
“ İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi helak mı edeceksin? Bu iş senin imtihanından başka birşey değildir.” / Araf Suresi Ayet 155”
Yazının Dibi; eğer bu "kötülük toplumu" helâk olmuyorsa, Allah'ın sonsuz rahmet ve merhametinin tecellisindendir! Yoksa bu "kötülük toplumu"nun bir saniye dahi ayakta kalması düşünülemez!
Başımızda bunca pislik, bunca bela olmasının sebebi de aklını işletemeyen bir toplumun Kur'an'daki karşılığının tezahürüdür. Söylemde Ali ve Ömer, icraatta ise Muaviye ve Yezid olan "kötülük toplumu"yuz! Bunun başka izahı yoktur!
Selâm, sevgi ve muhabbet ile…
BURAK KILIÇASLAN