Her geçen gün daha da zenginleştiğimizin büyük bir gururla anlatıldığını televizyonlarda izliyoruz.
Lakin yakın bir geçmişte açıklanan asgari ücrete yapılan zam oranlarını işittiğimde manzaranın hiç de anlatıldığı gibi olmadığını hepiniz inanıyorum ki anlayacaksınız.
Açıklanan oran sadece yüzde 4. Evet evet siz de şaşırdınız değil mi sadece yüzde 4. Zamların birbiriyle yarıştığı, bilmediğimiz bir ton uyduruk zammın yapılabildiği güzel ülkemde asgari ücret zammı sizce de çok komik değil mi?
Önce sigara, alkol, ÖTV zammı yapıldı daha sonra yedek deprem vergileri ortaya çıktı, elektrik, telefon, su zamları ardından geldi…
Bizi yönetenlere bu durumu sorma zahmeti ise nedense hep unutuldu.
Ülkemizde ne zaman bir kötü felaket ile karşılaşsak ne zaman bir şehit olayı olsa mutlaka zamlar ardından yağmur gibi yağar ki arada kaynasın.
Her geçen günde fakirler ile zenginlerin arasındaki uçurum daha da arttı. Enflasyonun düşük olduğu iddia edildiği gibi zam oranları da yeterliymiş açıklamaları yapıldı.
Ben bu tarz açıklamalara artık gülüp geçiyorum. Haa bir de bu asgari ücret artışları nasıl belirleniyor size az da olsa bahsedeyim.
Zam komisyonun bir ayağı hükümet temsilcisi, bir tarafı işverenlerin temsilcisi, bir tarafı da işçilerin temsilcisi.
Ve bu üçlü komisyona deniyor ki bir fiyat belirleyin. Eee sonuç ne oluyordur sizce?
Tabi ki masada tek kalan işçi temsilcisinin istemediği düşük zam oranları. Yıllarca süregelen bir komedi bence.
Son derece yardımsever bir millet olduğumuz tüm dünya tarafından kabul edilmekte.
Biz de bu durumdan gururla bahsederiz.
Fakat hani güzel bir söz vardır ya “ insan önce kendi kapısının önünü süpürmelidir “ diye, o misal asgari ücretliye bile veremediğin paraları başka ülkelere yardım yapabiliyor isek bence bu konuda şapkayı önümüze koyup düşünmeliyiz.
Biz hakikaten zengin ve güçlü bir ülke miyiz yoksa halkının büyük çoğunluğu açlık sınırında yaşayan fakir bir ülke mi?
Örnek almaya çalıştığımız bazı ülkelerde yarım puanlık bile fiyat artışı olduğun da, sokaklarda gösteriler yapılıyor.
Bu tür hareketleri niçin ülkemizde göremiyoruz çünkü biz kaderci bir milletiz ve hepimiz kaderimize razı buna da şükür diyip yerimize oturuyoruz. Bize dayatılmak istenen hayat aslında bizi asalak olarak yaşamaya itiyor.
Birilerinin lütuflarıyla önümüze atılanlar ile yetinmeye çalışıyoruz. Ekonominin son derece iyi gittiğini söyleyen arkadaşlarıma da artık pes demekten başka söz bulamıyorum. Allah sonumuzu hayır etsin…
sevgili kardeşim bir ülkenin zenginleri ne kadar çoksa o ülke okadar zengin demektir.eğer birilerinin sırtından,devletin sırtından veya her türlü etik değerleri ayaklar altına alarak zengin olanlar onlar zaten zengin değildir.çünkü onların ruhları boştur,onlar paradan başka hiç birşeye değer vermezler.etrafına bak bolca göreceksin.ançak kazançları helal olan allah a inanıp ondan korkanlar asıl zengindirler