Bazı okurlarım o zaman tepki göstermişlerdi…
Aradan birkaç gün geçti ve tüm ülke gördü ki sıkıntı benim yazdığımdan daha büyükmüş, meğer işin ucunda milyar dolarlar varmış…
17 Aralıktaki o meşhur şafak baskınından sonra güzel ülkem çok farklı bir sabaha uyandı.
Aralarında 3 bakanın oğlunun da yer aldığı birçok kişi rüşvet ve yolsuzluktan gözaltına alındı. Gözaltının devamında ise bu bakan çocuklarından ikisi tutuklanarak cezaevine gönderildi. Özellikle İçişleri bakanının oğlu Barış Güler hakkındaki iddialar dudak uçuklattı.
Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk olayı olarak görülen operasyondan sonra sizce neler oldu ?
Başbakan çıkıp davanın avukatlığına soyunmadı mı?
Hükümete operasyon yapıldığını söyleyip komplo teorileri kurmadı mı ?
Ayrıca 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa göre gizli yürütülmesi zorunlu olan bu operasyondan kendisine haber verilmemesine kızmadı mı?
Bakanlarınızın isimlerinin de geçtiği bir operasyonu size haber vermek doğru mudur sayın başbakanım?
Kamuoyunda Ergenekon, Balyoz ve Şike davası olarak anılan bir kısım davada yargılanan bazı kişilerin yıllarca cezaevinde delilleri karartabileceği şüphesi ile tutulduğunu size hatırlatırım.
Şimdi bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.
Diyeceksiniz ki bundan sonra ne olacak?
Operasyondan sonra alelacele dosyaya ek savcılar atandığı, bir kısım polis müdürünün görev yerinin değiştirildiği ve emniyet teşkilatında da büyük bir cadı avı başlatıldığına göre akıllara her şey kılıfına uyduruluyor mu sorusu geliyor?
Medyaya yansıyan haberlerde Ayakkabı kutularındaki dolarlar, para kasaları, altınlar, rüşvet pazarlıkları gibi kuvvetli suç şüpheleri varken tüm bu olanların üzerini kapatmaya çalışmak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına yakışmakta mıdır?
Bakanlarına temizlenin de gelin bile diyemeyen, dün valimi yedirmem derken bugün bakanıma dokunma çağrısında bulunanlar ülkemizin düştüğü durumu daha ne kadar görmezden gelebilirler?
Suçlanan ve devlet içinde devlet diye nitelendirilen cemaatle düne kadar kader birliği yapan iktidar, niçin bu yapılanmaya daha önce müdahale etmemiş de ters düşünce yapılanlara isyan etmiştir!
Meğer bürokrasi, devlet yönetimi ve her yer cambaz kaynıyormuş. Meğer filler tepişiyor, çimenler eziliyormuş. Meğer kamu yönetiminde paralel yapılanmalar varmış da halkımız farkında değilmiş… Artık gidilen yolda durma zamanı gelmiş, TAKKE DÜŞMÜŞ, KEL GÖRÜNMÜŞTÜR.
Gezi olaylarını görmezden gelen medyamız ne yazık ki Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonu olarak nitelendirilen bu hadiseye de kayıtsız kalmıştır. Delillerin karartıldığı ve soruşturmanın engellendiği kanaati artmaktadır.
Dün kara dediklerine bugün ak diyenlerin vicdanı rahat mıdır?
Müslümanlıktan, kul hakkından söz eden Sayın Erdoğan, bakanlarının yaptığı iddia edilen yolsuzluklarda savunma tarafına geçerek olan biteni izlemiştir.
Operasyondan ancak 8 gün sonra çıkar tek yolun istifa olduğunu gören 3 bakan, Muammer Güler, Zafer Çağlayan ve Erdoğan Bayraktar istifa edebilmiştir, Atı alan Üsküdar’ı geçmiş ve operasyonun tüm dinamikleri görevden alınmıştır. İstifasından sonra açıklamalarda bulunan Sayın Bayraktar bile tüm olanlardan başbakanın haberi olduğunu ve istifa etmesi gerektiğini söylemiştir.
Delik ayakkabı ile yola çıktık diyen başbakan, ayakkabı kutusu içinden çıkan dolarlar ve Euroların hesabını halka nasıl verecektir. Yine bakanların teker teker istifa ettiği 25 Aralık günü patlayan bir başka yolsuzluk davası da yolsuzlukların ardı arkasının kesilmeyeceğini bizlere göstermektedir.
Başbakanlığın, Ulaştırma Bakanlığı’nın, Enerji Bakanlığı’nın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın da içerisinde yer aldığı iddia edilen bu operasyondaki yolsuzluk bedelinin de 100 milyar doları aştığı tahmin edilmektedir. Yine aynı gün eski içişleri bakanı İdris Naim Şahin’in AKP’den istifa etmesi ve istifa ederken ki açıklamaları da kazanın daha da karışacağının göstergesi olmuştur.
Çözüm süreci denen sürecin çözülme süreci olduğunu ve yolsuzluk operasyonundan sonra emniyet teşkilatında yapılan kıyımın doğru olmadığını söyleyen Şahin, sert sözlerle partisinden istifa etmiştir. Tüm bu olanların ardından hükümet istifa etme erdemini gösteremezse önce yerelde sonra da genel seçimlerde hezimete uğraması kaçınılmaz olacaktır.
Saygılarımla…
taraf olmayan bertaraf olur ideolojisini benimseyen bir iktidarla karşı karşıyayız. isteklerini yerine getirmeyen yargı ve emniyet mensuplarına karşı yapılmış çirkin saldırılar vatanını ve milletini seven bu insanları davalarından vazgeçirmeyecektir. yapılan yolsuzluklar ve haksız kazançlar elbet gün yüzüne çıkıp hepsi türk yargısında yargılanıp hakettikleri cezaları alacaklardır.