Yeni kelimesinin cazibesine bağlıyorum bu gürültü ve şamatayı. İnsan olarak hep yenilikleri ve hayatımıza girecek güzellikleri özlüyoruz. Geçmişi yâd ederken aklımız hep gelecekte kalıyor. Bunda yadırganacak bir durum yok.
Tek sorun giderek hayatımızın zorlaşması ve hiç istemediğimiz halde kaosa sürüklenmemiz. Nefes almaya ihtiyacımız var gerçekten. Düşünelim isterseniz,biz iyi miyiz ki, “Yirmi bir” iyi olsun? Yirmi bir neden farklı olsun ki?
Şu anda ağzı dualı evliya olsanız, kırmızı şapkalı yeni yıl palyaçosu olsanız dünyanın bir yerlerinde gözleri yaşlı, her saniye ölmekte olan insanlara yüreğiniz yanmıyorsa, onlar için bir şeyler yapamıyorsanız beklediğiniz 2021 yılı size mutluluk getirmeyecek.
Haber kanallarında muhabirler ısrarla soruyor ne dilersiniz, 2020’ye ne söylemek istersiniz diye. “Ayy nefes alamıyorum, git bir daha da gelme derdim. Bir an önce git derdim. Sen çok kötü bir yıldın derim…” bu böyle uzayıp gidiyor.
Kendi sorumluluklarımızı bir takvim yaprağına yüklemekte ne kadar da ustayız böyle! Bana sorsa muhabir farklı şeyler söylerdim hiç kuşkusuz:
Birkaç gün önce televizyon yarışması değil, hayatta kalma yarışması için gemiler dolusu insanları ıssız bir adaya bıraktılar. İşte şimdi sıcacık odamda, Arakan Müslümanlarını düşünüyorum. Onların yerine gökyüzüne bakmaya çalışıyorum. Yıldızlar mı yoksa onların acıları mı çok diye soruyorum. Dün haberlerde kısaca bahsedildi. Birkaç gemiye zorla doldurulan insanlar okyanusta ıssız bir adaya bırakılmış. Birleşmiş Milletler Örgütü durumdan çok endişeliymiş.
Dünyanın birçok yerinde havai fişekler patladı. Onlara yakın ülkeler yeni yıla girdi. Mutluluk ve umutla girdiler yeni yıla. Ama Arakanlıların ölümü gözlemekten başka umutları yok.
Çin’de Uygur Türkleri var, binlerce kişi tutsak. Yakınları onlardan haber alamıyor. Açlık ve kuraklıkla, terörle boğuşan ülkeler var. Filistin’de açık hava hapishanesinde açlıkla ve yoklukla günlerini geçirenler var.
Umudu zengin ülkelerin sınırında arayan insanlar kamplarda, zorluklarla karşılıyor yeni yılı. Mülteci sorunu çözülmedikçe, dünyanın türlü bölgelerinde hapsedilen, zulmedilen insanlar özgürleşmedikçe yeni yıla isterseniz methiyeler dizin, isterseniz adaklar adayın yeni yıl yüzünüzü güldürmez.
Şu anda evlerine ekmek götürememiş, güzel ülkemizin fakir insanları var, pandemi sonrası ve öncesi işsiz kalmış kitleler var. Salgın yüzünden aniden yakınlarını kaybetmiş gözü yaşlı aileler var. Onların aniden ölümüne sebep olan, eğlence ve sosyalleşmeden taviz vermeyen insanlar çılgınca eğlenirken yürekleri sızlamalı.
Anasından helal süt emmiş dediğimiz insanlar, bir bakıyoruz ki masum çocukları öksüz bırakıyor,kadın ve çocuk cinayetleri hiç gündemden düşmüyor.
İnsan olma erdemini unuttuk. Geçici mutluluklar, insanı sarhoş edici eğlenceler kısa sürüyor. Kalıcı mutluluk yardım etmek ve iyilik yapmaktır. Yüreğinize giren en güzel şey çok içten bir teşekkür, minnet dolu bir gülümseme değil midir? Alacağımız dua bizim yolumuzu aydınlatmaz mı?
Yürek iyileşirse yeryüzü de iyileşmez mi? İyi olma, geçmişinle ve değerlerinle gurur duyma, kalıcı eserler üretme, sanatsal ve faydalı etkinliklerle zaman geçirme insanları en uzun süre mutluluk denizinde yüzdürür.
Gelecek nesillere ta anaokulunda nasıl çam ağacı süslenir, nasıl yılbaşı dileği tutulur, noel baba ne hediye getirecek gibi inanışlar yerleştirerek iyi ve sevgi dolu nesil yetiştiremeyiz. İnanışlarımız basitleştikçe, yaşantımız ve çevremize olan hassasiyetimiz de basitleşiyor.
İnsanlar kendi geçmişine yabancılaştıkça değerlerini de kaybediyor. Neyi neden yaptığımızı çocuklarımıza iyi anlatmalıyız. Sebepsiz boş inanışlar gönülleri de boşlukta bırakıyor ve manevi hastalıklarımıza şifa olmuyor. Her şey net olmalı, kimden ne isteriz, uğur getirir denen şeyler neden durduk yere uğur getirsin ki?Uğur bizim yüreğimizin güzelliği değil midir?
Her insan bir şeylere inanma ihtiyacı duyar, sarıldığımız şey bizi boşlukta bırakmasın, yeter ki imanımız güçlü olsun. Birçok kötülüklerden de bu inanç ve korku alıkoyuyor. Bazı sorulara bizler cevap bulmalıyız ki dimağları taze olan çocuklarımıza da anlatabilelim.
Takvim yaprakları 1 Ocak 2021’i gösterdiğinde her şey bir anda düzelecekse, iyilikler, merhamet duygusu, saygı, sevgi, manevi değerlerde artış olacaksa bu günden yataklarımıza dua ve affedilme arzusuyla girelim. İşte o zaman dünya değişecek, gelecek yıl bu vakitler 2021’i kovalayıp haydi git artık, sen kötüsün demeyeceğiz.
Geçtiğimiz yıl çok güzeldi, gelecek yıldan umutluyum diyebilmek için iyileşelim.Dünyayı, doğayı, çevreyi, kendimizi, canlıları, insanları iyileştirebilirsek daha nice güzel yıllara güzel dileklerle girebileceğiz ve her şey çok farklı olacak..
RAHİME ALCAN
Kalemine sağlık arkadaşım. İyileşme insanın kendisinden başlıyor. Önce bunun farkında olmak gerek. Sonra kendimiz değiştikçe kelebek etkisi bu büyüyor. Daha çok sevgi tohumları ekilsin. Sevgi ile kal