Beş Ocak’ta vizyona giren ve yönetmenliğini Mehmet Tanrısever’in yaptığı HÜR ADAM filmi bildiğiniz gibi Sait Nursi’nin hayatını anlatıyor. Tek kelimeyle muhteşem bir film olmuş.
Bu muhteşem film, hizmetlerini ve bu hizmet uğruna yuva kurmaya bile vakit bulamayan ama gönüllerde milyonlarca evladı olan Sait Nursi’yi anlatmış.
Ölümünün üzerinden yarım asır geçmesine rağmen insanlar üzerinde hala merak uyandırıyor ve önemini muhafaza ediyor. Vizyona girdiği günden bu yana bu film, Televizyon ve Gazetelerin manşetlerinden hiç düşmüyor.
Bir insan, ölümünden 50 yıl, yazdığı mektuplarından da 80 yıl sonra hala el üstünde tutuluyorsa, bu büyük adamı oturup düşünmek lazım derim.
Bu harika filmi anlatırken, şu an gündemde yer alan bir rezalet diziden de bahsetmeden geçemeyeceğim.
Show TV’de yayınlanan Muhteşem Yüzyıl dizisi. Tahta yirmi beş yaşın da geçen Kanuni’yi kırk yaşın da figür eden oyuncuyu oynatarak baştan çuvallamış.
Bu rezil dizi, Avrupa’nın dahi Muhteşem Süleyman dediği Kanuni’yi içkici, beline düşkün saray da yalın ayak başı açık gezen birisi olarak göstermiş.
Show TV’de yayınlanan Muhteşem Yüzyıl dizisi. Tahta yirmi beş yaşın da geçen Kanuni’yi kırk yaşın da figür eden oyuncuyu oynatarak baştan çuvallamış.
Bu rezil dizi, Avrupa’nın dahi Muhteşem Süleyman dediği Kanuni’yi içkici, beline düşkün saray da yalın ayak başı açık gezen birisi olarak göstermiş.
Saray da duran bir Sultan varsa eğer topraklarını Viyana kapılarına kadar kim genişletti, Dünyanın dört bir yanına at sırtın da kim seferler düzenledi.
Keskin adaletinden dolayı kendi halkı onu Kanuni diye adlandırmış ve hazineyi ağzına kadar altınla doldurmuştur.
Bunlar saray da oturarak olmaz. Kendi ceddimizi kendi toplumumuza bambaşka anlatıyoruz. Daha doğrusu dünyaya Kanuni’yi küçük düşürüyoruz. Osmanlı zamanın da edepten dolayı kimse padişahın gözünün içine bakmazdı, dizi de herkes padişahın gözünün içine bakıyor, kapısını dinliyor.
Gerçekle hiçbir alakası yok, olamaz da.
Bunlar saray da oturarak olmaz. Kendi ceddimizi kendi toplumumuza bambaşka anlatıyoruz. Daha doğrusu dünyaya Kanuni’yi küçük düşürüyoruz. Osmanlı zamanın da edepten dolayı kimse padişahın gözünün içine bakmazdı, dizi de herkes padişahın gözünün içine bakıyor, kapısını dinliyor.
Gerçekle hiçbir alakası yok, olamaz da.
O Yüzden Hür Adam’a EVET, Muhteşem Yüzyıl’a HAYIR Diyorum..
Saygılarımla
Adem Taşkan
Adem Taşkan
sanki kanuninin haremi yoktu sanki şarap içmiyodu gerçekleri söyleyince şikayet edersiniz tabii
“Cumhuriyet ne demek?” diye sorarsanız arkadaşlar:
Cumhuriyet: Hasta Adam Osmanlı’nın
İyileşmesini el pençe divan bekleyen kulların
...Gayrı yeter! diye haykıran gür sesleridir,
Diye söze başlarım ben…
Cumhuriyet: Saraylardan kurtulmuş
ulusal egemenliktir; halktır!
Devletin yasalarını softalardan kurtaran
Laik düşüncedir, laik yaratıdır, diye eklerim ben de!
Cumhuriyet: Padişahın aklına esen kurallar değil
Çağdaş bilimin ve aklın yasalarıdır.
Eşitliktir, adalettir, insanına güvendir, haktır,
derim ben de!.. Hakkımı da ararım!…
Cumhuriyet; özgür düşünce ve irademizle
Özgür yöneticiler seçebilmemizin adıdır,
Cumhuriyet: Özgürlüklerimizin güvencesidir,
diye anımsatırım ben de…
“Cumhuriyet ne demek” diye sorarsanız Öğretmenim;
Cumhuriyet: Medreselerden kurtulmuş
Çağdaşlığa yönelen akıldır.
Tarikatlardan bağımsızlaşmış ahlaktır…
Tekkelerin pençesinden kurtulan vicdandır,
Gericilikten arındırılan dildir, diye başlarım söze…
Öğretmenim Cumhuriyet,
Başöğretmen Mustafa Kemal’in elindeki ak tebeşirdir;
Yoksul halk çocuklarının kara yazısını silen silgidir;
Başöğretmen Mustafa Kemal’in başındaki şapkadır;
Öğretmenim, Cumhuriyet, bize ışık olan sizlersiniz,
Başöğretmenimizin ve sizlerin takipçileri bizleriz,
diye devam ederim ben de..
“Cumhuriyet ne demek?” diye sorarsan anneciğim;
Cumhuriyet: Umutla bakan güzel gözlerinizi,
Ay yüzünüzü bizlerle paylaşmanızdır, derim ilkin…
Ben de eklerim, sadece gözlerinizin, yüzünüzün değil,
Geleceğinizin önündeki perdeyi kaldıran
En büyük kalkandır cumhuriyet!
Anneciğim, cumhuriyet sadece bu da değildir:
Cumhuriyet: Kaderleri ayrılan kadın ve erkeğin barışmasıdır.
Öküzümüzden sonra gelen kadınlarımızın
Geleceğin pusulasını eline almasıdır, diye söze girsem
Ve o pusulayı kaybetmeyin ey kadınlar, desem ben de?
De elbette, ancak bir dakika:
Sadece kadının ve erkeğin yani insanın değil,
Hayvanların, toprağın da kurtuluşunun adı değil midir, cumhuriyet?
Karasabandan çağdaş tarıma,
At arabasından
Demiryollarına geçişin raylarıdır da aynı zamanda cumhuriyet, unutmayalım!
"Cumhuriyet nedir?" diye sorarsan ey sevdiceğim;
Cumhuriyet: Kulağına fısıldadığım ezgili sözlerimdir,
Güzelliğini resmettiğim fırçamdır,
Sevgimi anlattığım şiirdir, edebiyattır,
Perdesinde kendimi izlediğim tiyatrodur, sinemadır,
Kısacası sevdiceğim,
Cumhuriyet, insan olma sanatıdır.
“Cumhuriyet ne demek?” diye sorarsanız hep beraber:
Cumhuriyet: İnsan olma yolunda attığımız adımlardır!
Cumhuriyet: Yönetimlerin halklarıyla barışmasıdır.
Cumhuriyet: Ulusal egemenliktir, ulusal iradedir.
Cumhuriyet: İnsan aklını hedefleyen Devrimlerdir.
Cumhuriyet: Adalettir, fazilettir, insan’dır!
Cumhuriyet: Ana sütü gibi arı dilimizdir!
Cumhuriyet: Elindeki bilim meşalesidir Öğretmenim.
Cumhuriyet: Seçen ve seçilen özgür kadınlarımızdır.
Cumhuriyet: Geleceği emanet alan sensin arkadaşım.
Cumhuriyet: Devrimlerin takipçisi bizleriz; hepimiz…