Benim adım Osman en yakın arkadaşımın ise Baran;
Biz aynı şehir de aynı sokakta ve aynı mahallede büyüdük Baran ile...
O annesinin karnında Doğu’nun toprak yüzlü insanlarının ve sıcak tarlalarının bağrından kopup gelen, bense Batı’nın ışığında, kalabalığın ve korna seslerinin arasında annesinin karnında doğmayı bekleyen yan gel Osman.
Aynı sokakta koşup, aynı yollarda, ayağımız takılıp düşerken, onun annesi, benim gözyaşlarımı, benim annem onun acıyan yanlarını sildi defalarca...
Biz ekmeğimizi şekerlerimizi ve bilyelerimizi paylaşarak büyüyor, birbirimize küsüp darılsak da hemencecik barışıyorduk.
Köşe kapmaca oynarken bile annesinin elinden yediğimiz salçalı ekmeğin, annemin elinden yediğimiz kremalı pastanın tadını hiç unutamıyorduk.
Günler haftalar ve aylar birbirini kovalarken, biz büyüyorduk.
Baran benden biraz daha fazla.
O avukat olacaktı ben ise mimar. Askerlik çağı geldi çattı. Vatan millet dedik düştük yollara.
Baran’dan ise hiç haber yoktu. Uzun zaman sonra duydum ki çıkmış dağlara.
Hangi zalim seni kör kuyusunda barındırdı?.
Ve hangi kanı bozulmuş seni, yani ciğerimi ciğerimden kopardı!
Şimdi hangi acı olayım ve hangimizin acısını yüreğimde dağlayıp, tuz basayım gözyaşlarını sileyim bilemedim.
Anneninkilerini mi? Anneminkilerini mi?
Yoksa birlikte oynarken düştüğümüz sokağın izlerini mi?
Peki ya cennette kavuşur muyuz? Seninle o hain pusuyu kurarken kapkara gözlerini bıraktın gözlerimde... Gözlerinden tanıdım seni acıyla kıvranan benimle sarıldım tüfeğime!
Ve bağrımda ki tüm mermileri boşalttım üzerine... Başka anaların yüreği yanmasın, yavruların yarların ciğeri tutuşmasın diye!.
Peki ya ahirette kavuşur muyuz? Seninle paylaşır mıyız?
Yine bilyelerimizi sevinçle; Hangi köşeyi kapmak için koşarız birlikte? Cenneti mi? Cehennemi mi? Bilemedim.
DENİZ MEVSİM
Biz aynı şehir de aynı sokakta ve aynı mahallede büyüdük Baran ile...
O annesinin karnında Doğu’nun toprak yüzlü insanlarının ve sıcak tarlalarının bağrından kopup gelen, bense Batı’nın ışığında, kalabalığın ve korna seslerinin arasında annesinin karnında doğmayı bekleyen yan gel Osman.
Aynı sokakta koşup, aynı yollarda, ayağımız takılıp düşerken, onun annesi, benim gözyaşlarımı, benim annem onun acıyan yanlarını sildi defalarca...
Biz ekmeğimizi şekerlerimizi ve bilyelerimizi paylaşarak büyüyor, birbirimize küsüp darılsak da hemencecik barışıyorduk.
Köşe kapmaca oynarken bile annesinin elinden yediğimiz salçalı ekmeğin, annemin elinden yediğimiz kremalı pastanın tadını hiç unutamıyorduk.
Günler haftalar ve aylar birbirini kovalarken, biz büyüyorduk.
Baran benden biraz daha fazla.
O avukat olacaktı ben ise mimar. Askerlik çağı geldi çattı. Vatan millet dedik düştük yollara.
Baran’dan ise hiç haber yoktu. Uzun zaman sonra duydum ki çıkmış dağlara.
Hangi zalim seni kör kuyusunda barındırdı?.
Ve hangi kanı bozulmuş seni, yani ciğerimi ciğerimden kopardı!
Şimdi hangi acı olayım ve hangimizin acısını yüreğimde dağlayıp, tuz basayım gözyaşlarını sileyim bilemedim.
Anneninkilerini mi? Anneminkilerini mi?
Yoksa birlikte oynarken düştüğümüz sokağın izlerini mi?
Peki ya cennette kavuşur muyuz? Seninle o hain pusuyu kurarken kapkara gözlerini bıraktın gözlerimde... Gözlerinden tanıdım seni acıyla kıvranan benimle sarıldım tüfeğime!
Ve bağrımda ki tüm mermileri boşalttım üzerine... Başka anaların yüreği yanmasın, yavruların yarların ciğeri tutuşmasın diye!.
Peki ya ahirette kavuşur muyuz? Seninle paylaşır mıyız?
Yine bilyelerimizi sevinçle; Hangi köşeyi kapmak için koşarız birlikte? Cenneti mi? Cehennemi mi? Bilemedim.
DENİZ MEVSİM