Cumhur İttifakı’nın bir parçası olan bir parti adına, bir kanala çıkıyor ve Cumhur İttifakı’nın diğer bileşeni olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin varlığına hiç aldırış etmeden, yayı geriyor, oku fırlatıyor ve şu sözleri sarf edebiliyorsun:
“Demirtaş 3-4 yıldır tutuklu. Tutukluluk cezaya dönüşmemeli. Demirtaş ile bizim 1-2 görüşmemiz oldu. Cezaevlerinde isyanlar, açlık grevleri olmuştu. Selahattin Demirtaş'ı tanımak veya onu yargılamak için onun yazdığı ‘Devran’ isminde kitap var. Ne olur onu alıp okuyun.
Ben corona süreci içinde bunu okudum. Belki Selahattin Demirtaş hakkındaki kanaatinizi değiştirmeyeceksiniz ama ve Kürtler ve Kürtlerin yaşadığı travmalar üzerinde kafanızda çok şeyler değişecek.
Ben Başbakan yardımcısı iken çözüm sürecinde bazılarının tahliyesi sağlanmıştı, bunun da tahliyesi olabilir. Yargıçlar, mahkemeler, savcılar özgürlükçü düşünsünler.”
Bu konuşma eğer ki gaflet değilse, ihanettir! Bilinçli değilse, Arınç’ın kendisinin kendisine olan deyimi ile “ahmaklık”tır.
Sayın Devlet Bahçeli, Cumhur İttifakı’nın disiplini bozulmaması adına, 40 yıllık dava arkadaşı Cemal Enginyurt’u, Tarım Bakanı’na getirmiş olduğu eleştiriden dolayı, gözünün yaşına bakmamış ve partiden ihraç etmiştir.
Ki Sayın Enginyurt’un yerli ve milli duruşundan kimsenin şüphesi yoktur; lâkin iki ayrı bileşenden ve ayrı ayrı değer yargılarının üzerine oturmuş olan her iki partiden çatlak sesler çıkması, tabanda rahatsızlığa yol açacağı gibi, tavanda da çatlak oluşmasına sebebiyet verecektir.
Evet, tam olarak da bundan dolayı, Devlet Bey bize göre doğru olanı yapmıştır. Don Kişotluk yapmanın gereği yoktur. Parti bir karar verir, o sınırlar içerisinde fikirlerini dile getirirsin. Farklı fikirlerin varsa da parti içinde dile getirirsin. Yok bunu da beğenmiyorsan, bağımsız aday olur, seçilir ve istediğin yerde istediğin şeyi pervasızca konuşursun.
Parti disiplini diye bir şey vardır ve bu noktada sürüden ayrılanı, kurt kapar.
Bülent Arınç ise Don Kişotluğa değil, kütüphaneciliğe veyahut da kitapçılığa soyunmuştur.
Sen, ülkenin en üst makamlarında görevlerde bulunmuş olan bir siyasetçi olarak, çıkıp teröre alenen destek veren bir siyasinin kitaplarına methiyeler düzüp, mantığınla değil, duygunla hareket edeceksin, sonra da herkesin seni hoş görmesini bekleyeceksin.
Recep Tayyip Erdoğan bu konuda, postayı da noktayı da koymuştur!
Sayın Erdoğan’ın, Bülent Arınç’a vermiş olduğu mesajı, aşağıya aktarıyorum:
“Son günlerde bizimle asla ilgisi olmayan kimi bireysel açıklamalar ile yeni bir fitne ateşi yakılmaya çalışıldığını görüyoruz. Geçmişte birlikte çalışmış olsak bile hiç kimsenin şahsi açıklamaları hükümetimizle, partimizle ilişkili hale getirilemez.
Bizim nerede durduğumuz bellidir, istikametinde değişiklik yoktur. Teröre bulaşmış, terörle el ele kol kola yürüyenler bizim temasta olduğumuz kişiler olamaz. Şu anda yargının tasarrufu altında olanlar, Yasin Börülerin ölümüne neden olanlar hiçbir zaman Tayyip Erdoğan tarafından, dava arkadaşları tarafından savunulmaz.”
Bizim burada zaten tepki beklemiş olduğumuz kişi Devlet Bahçeli değil, Recep Tayyip Erdoğan’dı. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun ki O da bizi yanıltmadı ve vermiş olduğu cevap ile Türk ve Türkiye düşmanlarının heveslerinin kursaklarında kalmasına vesile oldu.
Sonra ne mi oldu?
Bülent Arınç istifa etmek zorunda kalarak, şimdilik siyasi arenadan çekildi.
Sayın Arınç’a tavsiyem, bu söylemler ile siyaset yapmak istiyorsa, yeri Cumhur İttifakı değil, bu sözlerin havada uçuştuğu, PKK-HDP ve YPG’nin gönüllü avukatlığına soyunmuş olan, Millet İttifakı’dır.
Hatta Millet İttifakı olarak ortak bir karar alıp, 4 parti “Millet İttifakı Sözcüsü” olarak yeni bir siyasi argüman geliştirip, başına da Bülent Arınç’ı getirebilirler. Böylece hak etmiş olduğu makamı alır ve bu onun için bir onur madalyası olur.
Selâm, sevgi ve muhabbet ile...
BURAK KILIÇASLAN