“Biz hiçbir zaman bir partinin yayın organı olmadık. "AKP'liydik de sonradan gücü paylaşamadık ve ayrıldık", yok böyle bir şey.
Her zaman sorumlu yayıncılığın evrensel kuralları gereği, gazetecilik, televizyonculuk mesleğini icraya çalıştık. Medyamızda ne şimdi ne de geçmişte AKP ile çıkar ilişkisi içerisinde olmadık. Yayıncı desteğimiz Avrupa Birliği'ne uyum sürecine ve yapılacak demokratik anayasaya idi. Referandumda da, özgürlüklerin önünün açılması ve her türlü vesayetin kaldırılması için gayret gösterdik. O gün de bugün gibi "hiçbir şeyi adaletten daha fazla önemsememek" yayıncılık prensibimizdi. Zindanda olmama değil, ülkenin her yerinin zindandan farksız oluşuna üzülüyorum. Kutuplaşma had safhaya varmış, kamplaşma derinleşiyor. Medya çoktan teslim bayrağını çekmiş. Yapıp ettiklerini din kılıfına saranların dinimize verdikleri zarar, mümin vicdanları adeta buza kesmiştir.”
Bu sözler her iktidar döneminde muhalif bir kimliğe sahip olan Sözcü Gazetesi'nin başyazarı Emin Çölaşan'a değil, Samanyolu Televizyonu'nda tutuklanmadan önce Genel Koordinatörlük görevini icra etmekte olan Hidayet Karaca'ya ait.
Nerede mi söylemiş bu sözleri?
Ufuk Yayınları arasından çıkan “Bir Dizi Film” adlı kitabında.
İnanılır gibi mi peki?
Tabii ki değil.
Neden mi?
Cevabı çok basit.
Çünkü Hidayet Karaca ve bağlı olduğu kuruluş, hiçbir zaman objektif bir yayın anlayışına sahip olmadı.
AKP hariç her partiyi ötelediler, ötekileştirdiler, kutuplaştırdılar ve nefret ettirdiler.
Yeri geldi kendi gibi düşünmeyen; kurum, kuruluş ve şahısları hedef gösterdiler.
Kendileri gibi düşünmeyenleri vesayet yanlısı, statükocu ilân ettiler.
Kendi bünyelerindeki gazeteleri ve televizyonları maksadından saptırarak, AKP'nin silahı olarak kullandılar.
Şimdi hiç kusura bakmayacaksınız ve gerçeklerle yüzleşeceksiniz!
AKP'ye en büyük zararı, zalimin zulmüne sessiz kalarak siz verdiniz.
Biz AKP'yi eleştirirken Allah rızası için eleştiriyorduk, siz ise o vakit dünya menfaatlerinin peşinde koşmaktaydınız.
Biz Allah rızası için eleştirdiğimiz hâlde, kâfire dahi yapılmayacak muameleyi, biz din kardeşlerinize yapıyordunuz.
Tüm bu yaptıklarınız karşısında, Müslüman gönlümüz daralıyordu, sizin ise sesiniz çıkmıyordu.
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” diyorduk, bizi ümmetten saymıyordunuz.
Teröriste bile kucak açıyordunuz, bize ise kırmızı kart gösteriyordunuz.
Gazeteleriniz ve televizyonlarınız aracılığı ile şahısları hedef gösteriyor ve sabaha karşı gözaltına aldırıyordunuz.
İleri demokrasiden dem vuruyordunuz, lâkin aleyhinizde yazılan kitapları basıma girmeden toplatıp, canlı bomba muamelesi yapıyordunuz.
Balyoz ve Ergenekon davalarının bir numaralı müsebbibi sizlersiniz.
Eğer AKP bugün bu kadar adaletsiz bir şekilde bizi yönetiyor ise zamanında adaletsizliği “adalet” diye öven sizler sayesindedir.
Kusura bakmayacaksın Hidayet Karaca!
Yanıldım, yanılmışız demeyeceksin.
Vebalin, vebaliniz büyük.
Yaş ortalamasına vurduğumuz zaman sizin yarınız anca çıkarım; lâkin çok şükür bugüne kadar hiç “yanıldım” demedim. Allah da dedirtmesin. Çünkü biz Allah’a dua ederken dünyalık bir dilekte bulunmayız. Doğrularla yol yürümek en büyük duamızdır, sapıklarla değil!
Biz gerekli zamanda gerekli notları tarihe düştük ve bunlardan iki cilt eser meydana getirdik. Allah'ın izni ile şu anda da tarihe not düşüyoruz ve nasip olursa üçüncü cildimizi de bu notlardan oluşturacağız.
Tarih bizim net ve dik duruşumuzu yazacak, sizin ise öküz öldükten sonra bozulan ortaklığınızı.
Yazının Dibi; benim sizinle olan gönül bağım 17-25 Aralık operasyonlarından sonra değil, siyasetin çukuruna battığınız gün bitmiştir. Bu bitiş ise AKP'nin kucağına oturduğunuz gün başlamıştır.
Selâm, sevgi ve muhabbet ile...
BURAK KILIÇASLAN
Her zaman sorumlu yayıncılığın evrensel kuralları gereği, gazetecilik, televizyonculuk mesleğini icraya çalıştık. Medyamızda ne şimdi ne de geçmişte AKP ile çıkar ilişkisi içerisinde olmadık. Yayıncı desteğimiz Avrupa Birliği'ne uyum sürecine ve yapılacak demokratik anayasaya idi. Referandumda da, özgürlüklerin önünün açılması ve her türlü vesayetin kaldırılması için gayret gösterdik. O gün de bugün gibi "hiçbir şeyi adaletten daha fazla önemsememek" yayıncılık prensibimizdi. Zindanda olmama değil, ülkenin her yerinin zindandan farksız oluşuna üzülüyorum. Kutuplaşma had safhaya varmış, kamplaşma derinleşiyor. Medya çoktan teslim bayrağını çekmiş. Yapıp ettiklerini din kılıfına saranların dinimize verdikleri zarar, mümin vicdanları adeta buza kesmiştir.”
Bu sözler her iktidar döneminde muhalif bir kimliğe sahip olan Sözcü Gazetesi'nin başyazarı Emin Çölaşan'a değil, Samanyolu Televizyonu'nda tutuklanmadan önce Genel Koordinatörlük görevini icra etmekte olan Hidayet Karaca'ya ait.
Nerede mi söylemiş bu sözleri?
Ufuk Yayınları arasından çıkan “Bir Dizi Film” adlı kitabında.
İnanılır gibi mi peki?
Tabii ki değil.
Neden mi?
Cevabı çok basit.
Çünkü Hidayet Karaca ve bağlı olduğu kuruluş, hiçbir zaman objektif bir yayın anlayışına sahip olmadı.
AKP hariç her partiyi ötelediler, ötekileştirdiler, kutuplaştırdılar ve nefret ettirdiler.
Yeri geldi kendi gibi düşünmeyen; kurum, kuruluş ve şahısları hedef gösterdiler.
Kendileri gibi düşünmeyenleri vesayet yanlısı, statükocu ilân ettiler.
Kendi bünyelerindeki gazeteleri ve televizyonları maksadından saptırarak, AKP'nin silahı olarak kullandılar.
Şimdi hiç kusura bakmayacaksınız ve gerçeklerle yüzleşeceksiniz!
AKP'ye en büyük zararı, zalimin zulmüne sessiz kalarak siz verdiniz.
Biz AKP'yi eleştirirken Allah rızası için eleştiriyorduk, siz ise o vakit dünya menfaatlerinin peşinde koşmaktaydınız.
Biz Allah rızası için eleştirdiğimiz hâlde, kâfire dahi yapılmayacak muameleyi, biz din kardeşlerinize yapıyordunuz.
Tüm bu yaptıklarınız karşısında, Müslüman gönlümüz daralıyordu, sizin ise sesiniz çıkmıyordu.
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” diyorduk, bizi ümmetten saymıyordunuz.
Teröriste bile kucak açıyordunuz, bize ise kırmızı kart gösteriyordunuz.
Gazeteleriniz ve televizyonlarınız aracılığı ile şahısları hedef gösteriyor ve sabaha karşı gözaltına aldırıyordunuz.
İleri demokrasiden dem vuruyordunuz, lâkin aleyhinizde yazılan kitapları basıma girmeden toplatıp, canlı bomba muamelesi yapıyordunuz.
Balyoz ve Ergenekon davalarının bir numaralı müsebbibi sizlersiniz.
Eğer AKP bugün bu kadar adaletsiz bir şekilde bizi yönetiyor ise zamanında adaletsizliği “adalet” diye öven sizler sayesindedir.
Kusura bakmayacaksın Hidayet Karaca!
Yanıldım, yanılmışız demeyeceksin.
Vebalin, vebaliniz büyük.
Yaş ortalamasına vurduğumuz zaman sizin yarınız anca çıkarım; lâkin çok şükür bugüne kadar hiç “yanıldım” demedim. Allah da dedirtmesin. Çünkü biz Allah’a dua ederken dünyalık bir dilekte bulunmayız. Doğrularla yol yürümek en büyük duamızdır, sapıklarla değil!
Biz gerekli zamanda gerekli notları tarihe düştük ve bunlardan iki cilt eser meydana getirdik. Allah'ın izni ile şu anda da tarihe not düşüyoruz ve nasip olursa üçüncü cildimizi de bu notlardan oluşturacağız.
Tarih bizim net ve dik duruşumuzu yazacak, sizin ise öküz öldükten sonra bozulan ortaklığınızı.
Yazının Dibi; benim sizinle olan gönül bağım 17-25 Aralık operasyonlarından sonra değil, siyasetin çukuruna battığınız gün bitmiştir. Bu bitiş ise AKP'nin kucağına oturduğunuz gün başlamıştır.
Selâm, sevgi ve muhabbet ile...
BURAK KILIÇASLAN
Bırakın bu işleri zamanında öyleymişte zamanında böylemiş dolaylı yoldan destek vermediğin zihniyete destek veriyosun güya bana demokrasiden yanasın yarın sana bir karşı böyle bir suç islensin kimliğine bakmaksızın yanlış yapılıyor der geçerim hatayı meşrullaştırmam ..bu ülkede telefonu dahi evde şarj yapıp devletin hakkı geçmesin diye düşünen polis içerde yatıyosa ki bu polisin devlete ne zararı olur ...suçluların hepsi dışardadır diye düşünüyorum