Kimi çalışma arzusu kimi ise tahsili nedeniyle bu hasreti çekip elin yurdunda yaşamak zorunda kalmış. Daha iyi bir yaşam umudu ile çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlamak amacıyla kader onları çok sevdikleri vatanlarından kilometrelerce uzaklara alıp götürmüş. Yıllar geçtikçe daha da artmış bu nüfus ve dünyanın çeşitli ülkelerin de çok sayı da Türk yaşamaya başlamış. Bir kaç yıl çalışıp döneriz hayaliyle giden vatandaşlarımız hayat kavgasına öyle bir kapılmışlar ki geriye dönmek de bir daha nasip olmamış.
Yaşadıkları ülkeler de ikinci sınıf muameleye maruz kalmalarından daha çok senede bir kez gittikleri memleketlerin de yabancı olarak görülmeleri ve gurbetçi sözüyle karşılanmaları bir başka üzmüş onları. Maalesef orada doğan orada yetişen gençlerimizin bir kısmı dininden örfünden âdetinden yani Türklüğünden uzak yetişmiş yaşadıkları kültürü benimsemiş ve ne acıdır ki yabancılaşmışlar. Ama bir diğer kısım yani Türk kültürünü kaybetmemiş örfüyle âdetiyle büyümüş vatan aşkı bayrak aşkı ezan sevdasıyla yetişmiş gençlerimizin de olduğunu unutmayıp karamsarlığa düşmemek lazım. Orada ki Türk Federasyon derneklerinin ve Türk Ocaklarının bunda katkısının bir hayli fazla olduğunun ise altını çizmek ve göz ardı etmemek gerek.
Anne ve babanın yetişemediği yerde bir imdat çığlığına yetişen dertlere derman olan bu dernekler ellerinden geldiğince Türk kültürünün yok olup gitmesine, gençlerimizin tükenip bitmesine mani oluyorlar. Almanya dan Avustralya ya kadar dünyanın hemen hemen her ülkesin de hasret çeken milyonlarca Türk vatandaşımızın derdine derman olan bu dernekler birlik ve beraberliği sağlayarak bozulma sürecine giren dilimizi örfümüzü adetimizi ayakta tutuyorlar. Hemen hemen hepimizin mutlaka bir akrabasının bir arkadaşının ya da bir yakınının yurt dışın da olması Türk milletinin gurbet ile neden bu kadar iç içe olduğunu da açıkça gösteriyor. Bu gurbeti Türk Milleti olarak o kadar yakından hissetmişiz ki sanatçılarımızın ozanlarımızın diline türkü olarak düşmüş ve birçok gurbet türküsü çıkmış ortaya. Ama beni alıp uzaklara götüren, bana gurbette hasret çekiyormuş hissi uyandıran ve tüm gurbetçilerimizin tercümanı olan iki Gurbet şarkısının yeri bende çok ayrı.Yurt dışın da yaşayan ve Türk Federasyonunun önemli sanatçılarından biri olan Cafer Altun un seslendirdiği bu iki gurbet şarkısı ne zaman dinlesem ya da ne zaman aklıma gelse beni duygulandırır bir başka his uyandırır içim de.
Sevgi/Saygı/Dostlukla
NOT: BU YAZI HAKAN DEMİR'İN 2008 KÖŞE YAZILARIM ARŞİVİNDEN ALINMIŞTIR..
GURBET
Nasıl Anlatayım Bilmem ki Nasıl
Bağrımda ki Taşın Adıdır Gurbet
Adını Andığım Zaman Her Fasıl
Gözümde ki Yaşın Adıdır Gurbet
Tarifi İmkânsız Zor Gelir Bana
Hasreti Tak Etti Tak Şimdi Cana
Ellerin Yurdunda Elce Vatana
Uzaktan Bakışın Adıdır Gurbet
Bir Gün Daha Bitip Akşam Olunca
Yüreğime Keder Hüzün Dolunca
Nazlı Yâri Anıp Efkârlanınca
Canımdan Bıkışın Adıdır Gurbet
|
TÜRKÜZ
Gönlümüze Çizdik Yurdun Resmini
Diyar-ı Gurbette Olsak da Türküz
Unutmadık Ay Yıldızın Rengini
Gölgesinden Uzak Kalsak da Türküz
Hasretle Tutuşup Yansak da Türküz
Adımız Atadan Bize Hediye
Yürüyelim Gardaş İlk Hedef Diye
Toprağın Bereket Cennet Türkiye
Sıla da Adını Ansak da Türküz
Gurbet de Adını Ansak da Türküz
Kederde Kıvançta Kol Kola Girdik
Yurdumuza Alın Terini Verdik
Barış Çiçeğiyle Vatanı Ördük
Çaresiz Dertler de Olsak da Türküz
Olunmaz Dertlerde Olsakta Türküz |
Biz gurbettekiler vatanimizi ve milletimizi hic unutmuyoruz,seninde bizleri unutmayip kösende yer verdigin icin tesekkürlerimi gönderiyorum.Selam ve sevgilerle.