Kırkağaçlı Dr. Sami Kireşçi, bu hafta yazdığı köşe yazısında önemli konulara dikkat çekti.
Kireşçi, Kırkağaç'ın marka şehir olması gerektiğinin altını çizerken, çalıştay önerdi.
İşte Dr. Sami Kireşçi'nin köşe yazısı.
“MARKA ŞEHİR KIRKAĞAÇ”
Merhaba değerli hemşehrilerim. Çocukluğumun Kırkağaç’ında SEM TV isimli bir yerel televizyon kanalımız vardı. Bildiğim kadarıyla, ülkemizin ilk yerel kanallarından biri olan SEM TV, o dönemde Kırkağaç’ın sosyal ve siyasal yaşamına renk katmıştı. Babam Mustafa Kireşci ile Kazım Kayadipli’nin sert tartışmaları olurdu SEM TV ekranlarında. Bülent Ecevit ile Süleyman Demirel’in, Kırkağaç siyasetindeki yansımalarıydı Mustafa Kireşci ve Kazım Kayadipli. Güzel günlerdi. Hepsini rahmetle anıyorum. O günlerin güzel anıları ve birkaç iyi yürekli insanın Kırkağaç için mücadelesi hala hafızalardadır. İşte o SEM TV kurucularından Muammer Güneş’in, Kırkağaç’a yönelik böyle bir hizmete yeniden başlamasından mutluluk duyuyorum.
Memleket sevgimin gereği olarak, hemşehrilerimin sorunlarını dile getirmek ve çözüm önerileri üretmek benim için çok kıymetlidir. Önümüzdeki günlerde, Kırkağaç’a yönelik, özellikle uzmanlık alanım ekonomiyle ilgili konulardaki bilimsel nitelikli çözümlemelerimi ve değerlendirmelerimi, bu platformda, siz değerli hemşehrilerimle paylaşma gayretinde olacağım.
Bugün üzerinde durmak istediğim konu, “marka şehir” olmanın önemi ve bizlerin bu konuda neler yapabileceğidir. Bu konunun, Kırkağaç’ımızın gelişimi açısından öncelikli, hatta ilk olarak ele alınması gereken konu olduğunu düşünüyorum.
Serbest piyasa ekonomilerinde birçok ürün ve hizmet, yine birçok işletme tarafından üretilmekte ve pazara sunulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da rekabet ortaya çıkmaktadır. Bu rekabet, işletmeleri, daha kaliteli ürün ya da hizmetleri daha uygun fiyata sunmaya sevk etmektedir. Böylece hem üretim tekniği hem de sosyal refah düzeyi gelişmektedir. Günümüzde, çok çeşitli ürün ve hizmetlerden söz etmek mümkündür. Özellikle 90’lı yıllardan itibaren küreselleşmenin etkisiyle, “şehir”ler de bir ürün olarak görülmeye başlanmıştır. Peki şehir nasıl bir üründür? Şehir, insanlara; gezip görülecek yerler, yemek çeşitleri, kültür, ekonomik olanaklar, eğitim olanakları, sağlık olanakları vb. konularda değerler sunan bir üründür.
Şehrin bir ürün olarak görülmesi, şehirler arasında bir rekabet olgusunu gündeme getirmektedir. Yine, şehrin bir ürün olarak görülmesi, onun bir ürün gibi pazarlanabileceği anlamına gelmektedir. Şehirler, sahip oldukları değerleri, etkin bir şekilde pazarlayarak; daha fazla turist çekmek, daha fazla yatırım çekmek, mevcut yerleşikleri koruyup özellikle nitelikli yeni yerleşimciler çekmek vb. amaçlara ulaşmaya çalışmalıdırlar. Bundan dolayı, şehirlerin, tıpkı piyasada rekabet eden diğer ürünler gibi, stratejik planlara ihyiyaçları vardır. Stratejik planlar, markalaşma yolundaki şehirlerin yol haritalarıdır.
Stratejik pazarlama planlaması şu aşamalardan oluşur:
1. SWOT Analizi,
2. Amaçların Belirlenmesi,
3. Alternatif Stratejilerin Belirlenmesi ve Uygun Stratejinin Seçilmesi,
4. Pazarlama Karmasının Programlanması,
5. Programların Koordinasyonu ve Bütünleştirme,
6. Pazarlama Planı,
7. Uygulama,
8. Denetim.
İşletmelerin ürün ve hizmetlerini pazarlarken takip ettikleri bu planlama süreci, aynen şehirlerin pazarlanmasında da geçerlidir. Bu noktada bir sorun ortaya çıkmaktadır. İşletmelerin stratejik planları, tam yetkili tepe yönetimler tarafından oluşturulur. Peki şehirlerin stratejik planlarını kimler yapmalıdır? Şehrin tamamı üzerinde yetkili olan bir kurum var mıdır?
Bazı Avrupa şehirlerinde, belediyeler bünyesinde, şehir pazarlama birimleri kurulmuştur ve bu birimler şehir pazarlamasına öncülük etmektedir. Ancak “şehir pazarlaması” üzerine çalışan akademisyenler, bu sürecin, geniş paydaş katılımlarıyla yönetilmesi gerektiği konusunda hemfikirdir. Ülkemiz siyasi yapılanmasına göre örneklendirme yapılacak olursa, bu paydaşlar; valilik ya da kaymakamlıklar, belediyeler, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, siyasi parti temsilcileri, halk ve dış göz olarak da ziyaretçilerden oluşmaktadır. Böylesine geniş katılımcılı, bilimsel bir sürecin etkin yönetimi için de çalıştaylar yapılmaktadır.
Dünyada ve ülkemizde birçok örneği olan paydaş çalıştaylarına dair, uzaklardan değil çok yakınımızdan bir örnek vermek istiyorum. Manisa’nın Köprübaşı ilçesi. 2017 yılında, Köprübaşı ilçesinde; kaymakamlık, belediye ve akademisyenlerin öncülüğünde; şehir pazarlamasına yönelik, uygulamalı bir akademik çalışma başlatıldı. Çalışmanın amacı, Köprübaşı ilçesi için bir SWOT analizi yaparak, marka şehir olma yolunda hedef stratejileri belirlemekti. Oldukça geniş katılımcılı bir paydaş çalıştayı düzenlendi. Çalıştayda, “beyin fırtınası” tekniği kullanılarak paydaşların sürece katılımı sağlandı. Bu çalışma sonunda, bir takım önerilerde bulunuldu. Örneğin, Köprübaşı ilçesinin çilek ile ön plana çıkması gerektiği fikri savunuldu. Bu çalışma daha sonra akademik bir dergide yayınlandı. Yazarlar, çalışmanın, Köprübaşı ilçesinin markalaşması yolunda ortak bir bilinç ve bütünleşik bir strateji planı oluşturarak, önemli bir işlev üstlendiğini savunmaktadırlar. Nitekim 2018 yılında; Köprübaşı Kaymakamlığı, Manisa Celal Bayar Üniversitesi ile birlikte “Manisa Köprübaşı İlçesi Stratejik Şehir Planlama Projesi”ni başlattı. Tamamlanan projenin raporuna internetten ulaşılabilir. Bugün, Köprübaşı ilçesinin, tıpkı Avrupa şehirlerinde olduğu gibi, şehir pazarlamaya yönelik bir stratejik yol haritası vardır.
Kırkağaç’lı çiftçilerden sürekli duyduğum bir serzeniş var: “para kazanamıyoruz!”. Acaba filan ürüne yönelsek iyi kazanç sağlar mıyız? Şüphesiz, katma değeri yüksek ürünlerle, daha fazla kazanç sağlamak mümkündür. Ürün portföyünü genişletmek, hem riskleri azaltır hem de kazanç potansiyelini arttırır. Ancak en temel mesele ne iş yaptığımız değil, o işi nasıl yaptığımızdır. Önce “nasıl” sorusuna yanıt aramalıyız. Köprübaşı ilçesi gibi başarılı olanların sırrı, ne iş yaptıklarında değil, o işi nasıl yaptıklarında gizlidir. Bunu daha somut örneklerle açıklayabiliriz. Örneğin simitçilik, bazıları için küçük bir iştir. Ancak “nasıl” yapacağını bilenler için simitçilik, “Simit Sarayı” gibi bir marka yaratmanın fırsatıdır. Bazıları köşe başında bir köfteci der geçer ama “nasıl” yapacağını bilenler, orada bir “Köfteci Ramiz” markası inşa etme fırsatı görür. Dolayısıyla önemli olan “ne” sorusunun değil, “nasıl” sorusunun yanıtıdır.
Son dönemde Kırkağaç’ta da bir takım girişimler dikkat çekmektedir. Geçen günlerde, Şeref Özengi’nin Kırkağaç’a düzenlenen bir geziye dair kaleme aldığı yazıyı beğeniyle okudum. Yine sosyal medyada Kırkağaç yemek kültürünün tanıtımına yönelik girişimlere tanık oluyoruz. Bu gelişmeleri önemsiyorum. Ancak pazarlamanın temel etkinlik unsurlarından birinin “bütünleşiklik” olduğu düşünülürse, birbirinden habersiz girişimler yerine, ortak bir strateji doğrultusunda yapılacak girişimlerin daha yararlı olacağı kanaatindeyim.
Buradan, başta Sayın Kırkağaç Kaymakamı ve Belediye Başkanı olmak üzere, STK temsilcileri, siyasi parti temsilcileri ve tüm hemşehrilerime seslenmek istiyorum: Kırkağaç’ımızın markalaşması yolunda geniş katılımlı bir paydaş çalıştayının, ilçemizin geleceği açısından kritik bir öneme sahip olduğuna inanıyorum. Hep birlikte, ortak bir amaç etrafında, yani Kırkağaç’ımızı marka şehir yapma amacı etrafında toplanabilirsek, bunun olumlu sonuçlarını kısa sürede göreceğimizden eminim. Bu bağlamda, “Kırkağaç Stratejik Pazarlama Planı Çalıştay”ı konusunu, Kırkağaç gündemine almayı öneriyorum. Böylece ilçemizin marka şehir olma yolundaki stratejik yol haritasını oluşturup, yazılı hale getirebiliriz.
Yazımı sonlandırmadan önce; 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nızı kutlamak istiyorum. Yukarıda bahsettiğimiz üzere, bazılarının hiçbir şey göremediği yerde bazıları yeni fırsatlar görür. Tıpkı Mustafa Kemal ve silah arkadaşları gibi. Batı’nın ölmek üzere olan hasta adam gördüğü yerde, onlar; genç, dinamik, sağlıklı yepyeni bir devlet kurma fırsatı gördüler. 19 Mayıs işte bu vizyonun adıdır. 19 Mayıs, tarihte, Türk’ün milleti ve devletiyle bölünmez bir bütün olarak tam bağımsız bir şekilde var olma kararını, uygulamaya koyduğu ve tüm dünyaya duyurduğu günün adıdır. Böyle özel bir günde yayın hayatına başlamayı tercih eden Kırkağaç Tv’nin, Kırkağaç’ın gelişimine yönelik kararlılığın, uygulamaya geçmesine vesile olmasını temenni ediyorum. Hoşça kalın"..