15 Temmuz bir sonuç mu, yoksa devam eden sebepler zincirinin bir halkası mı?
Kuşkusuz 15 Temmuz kendi içinde bir sonuçtur. Ancak sonrasında, kendine özgü sebeplerin doğması da en az, kendisi kadar gerçektir. Yani süreç devam etmektedir. Bu süreç bağımsız yargının hukuki sonuçları ile sönecektir. Buna zaman kestirmek zor, su akacak yolunu bulacak.
15 Temmuz’a gelinen sürecin sorumluları öyle ya da böyle zamana da yayılarak da olsa hesap verecektir. Bu hesap, tarihi bir dönüm noktası olmanın yanı sıra, bu halka verilmek zorunda olan bir hesaptır da. Kaçışı olmayan bir süreçtir. Yaşanacak.
Bu sürecin uzun ya da kısa olması 15 Temmuz’un anlaşılması ile orantılı bir seyir izleyecektir. 15 Temmuz’a gelinen sürecin sorumluların birçoğu, gizlenmeyi hala sürdürerek (ya da başararak mı desek?) bugün onu kutlayanlar arasında yer alarak kanla yapamadıklarını sinsice halkımızı ayrıştırarak sürdürüyorlar.
Görülmüyor mu?
Kamuoyuna açık platformlarda 15 Temmuz’a gelene kadar ona destek vermiş, yolunu açmış sorumlular, şimdi onun içini boşaltacak saçma sapan işlere imza atıyorlar. Kısmen de başarılı oldukları ortada. Örnek mi? Hüseyin Gülerce’nin Necati Doğru’yu Fetö’cü ilan etmesi… Akla sığar mı?
15 Temmuz’un zafere dönüşmesi tek vücut Türkiye Halkı ve TSK-Emniyet güçleri içinde ki büyük çoğunluk olan yurtsever dinamiklerin ortaklaşa kararlı duruşlarıdır.
Bu gerçeğe rağmen, dünün ‘hizmet hareketi’ adı ile halkı aldatan alçaklar, şimdi kılıf değiştirip, bugün başka yöntemlerle aynı hedefe doğru ülkemizi sürüklüyorlar. Bunu görmek zor mu?
Bu onurlu direniş ve gerçek zaferi, gözden düşürücü bir tavra düşenlerle, bu zaferi bir tarikata, bir partiye, bir guruba mal etmeye çalışanlar aynı mevziiye su taşıyanlar değil de nedir?
Meydanlarda, ekranlarda, köşelerde dün Fetö’yü göklere çıkararak, ülkeye ihanet örgütleyenler, bugün ona sözde küfür ederek aynı ihanetin yeni versiyonlarını örgütlüyorlar…Kanmayın-Aldanmayın.
Fetö’nün okullarına, örgütlerine sınırsız destek verenler, kazanlarına kepçe sallayanlar masum değildir. Hesap vermeden bu lekeyi üzerinden atamazlar. Buna tarih, asla izin vermez.
15 Temmuz’a tiyatro demek sonuçta kimin stratejik hedefine su taşır?
Bu çok önemli bir soru. Aklı olan ve “Türkiye” diye derdi olanların, bu soruya doğru yanıtı bulması gerekir. Kimin kimlere yol gösterecek konum da olacağı diye bir olgu, ne yazık ki günümüzde çok zor. Çünkü bu alçak ajan örgüte karşı, ömrü mücadele ile geçmiş, toplumun örnek insanlarını öyle bir itibarsızlaştırma operasyonuna tabi tuttular ki; cehaletin bu kadar cüretkarlığı görülmüş değil.
15 Temmuz’u halktan uzaklaştırıp onu itibarsız yapmaya çalışanların elinde yine en güçlü silah ne yazık ki din ve Erdoğan nefreti-sevgisi.
Emperyalizme ve onun yerli ajanlarına karşı mücadele de halkımızın birlikteliğini sekteye uğratma girişimleri çok boyutlu yürümektedir.
Fetö’ye karşı mücadele bir taraftan sulandırılırken, diğer taraftan halkı ikiye bölüp iç cepheyi parçalıyorlar.
15 Temmuz saldırısının Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı yapıldığını iddia edenlerle, 15 Temmuz tiyatrodur diyenler aynı çanaktan besleniyorlar.
Bir kısımda ki örgütlü ajanlar, Türkiye’yi perdeleyip, sözde Cumhurbaşkanını savunur gözükerek hakikati iğdiş ediyorlar.
Sonuç gerçek saldırının Türkiye olduğunu gözden düşürüp, Erdoğan, nefretinin tohumlarını ekerek onu korkunç derecede büyüterek besliyorlar. (Sözde ‘reisi’ destekler görünüyorlar)
15 Temmuz gecesi meydanlarda çığ gibi büyüyen sağcısı-solcusu birlik olmuş halkın gücünü, ikiye bölüp, bir kısmını Erdoğan karşıtlığına mevzilendirirken, diğer tarafta kalan kısmı, yine hurafelerle hakikati göremeyecek dozda afyonlayıp kaosa sürüyorlar.
Bunlar ajan örgütün yöntemleridir. Dini kullanmak camiyi bombalamak, Türk dilini kullanıp T.C’leri kaldırmak… En belirgin özellikleridir; neyi yok etmeye çalışıyorsalar önce öyle görünür, sonra onu yok ederler. Kanmayın-Aldanmayın.
İşte bugün bakın, her kim ki; 15 Temmuz’un Cumhurbaşkanına karşı yapıldığını ısrarla iddia ediyorsa, Cumhurbaşkanına karşı bir cephe açıp Cumhurbaşkanı nı hedefe koyarak, Türkiye’ye karşı her zaman daha yakın olan bir emperyalist saldırılar için, iç cepheyi bölmeye çalışıyorlar. Uyanık olun.
Oysa Türkiye’ye karşı o alçak saldırı başarılı olsaydı ne Cumhurbaşkanlığı kalırdı ne Cumhurbaşkanı kalırdı ne de Cumhurbaşkanı’nın karşısında sandıktan çıkabilme olasılığı olan, muhalif bir Cumhurbaşkanı adayı.
2019 23 Haziran’da yaşadık sandık kuruldu birçok yerde muhalefet seçimi alabildi.
Ama Türkiye giderse bir daha sandık bulmanız rüya olur.
Onun için 15 Temmuz bir parti, bir kimseye değil Türkiye’ye karşı düzenlenmiş emperyalist bir saldırıydı ve Türkiye o saldırıyı püskürttü, paramparça etti.
Ve mücadele bitmedi sürüyor. Bu mücadelenin hataları ve eksikleri, bizim bu mücadeleyi sürdürenlere elbirliği ile destek olmamızın samimiyeti ve bilinci ile ölçülecektir.
Samimi destek, doğru muhalefet ve samimi sorgulama.
O geceyi sıcağı sıcağına namluların ucunda, ateşin tam ortasında, mücadele edenlerden dinleyin, ahkam kesenlerden değil.
MUAMMER GÜNEŞ