KİREŞÇİ “KOOPERATİFLEŞME ŞART”
Kırkağaçlı zeytin üreticilerin özellikle bu yıl yaşadıkları sorunlar hakkında Kirkagac.Net’e özel bir açıklama yapan Manisa Celâl Bayar Üniversitesi İşletme Ana Bilim Dalı’nda Aday Doktor Sami Mahir Kireşçi, Kooperatifleşmenin altını çizdi.
Kireşçi “Yürütmekte olduğumuz akademik çalışmalar kapsamında bölgemizde gözlem yaparken tesadüfen ilçemiz zeytin üreticilerinin ürünlerini pazarlamakta yaşadıkları soruna şahit olduk.
Sosyal bilimci olmanın sorumluluğu ile bu probleme eğilme zorunluluğu hissettik. Görüştüğümüz üreticilerimiz geçtiğimiz hasat döneminde çiğ zeytin fiyatlarının normalin üzerinde olduğunu ancak şu an ellerinde bulunan işlenmiş ürünlerini maliyetlerinin çok altında satmak durumunda kaldıklarını, bu duruma bir anlam veremediklerini ve büyük zararla karşı karşıya olduklarını ifade ettiler. Üreticilerimizin talepleri doğrultusunda durumu analiz etmek istedik.
Ürünlerin piyasa fiyatını belirleyen mekanizma arz-talep kanunu ile açıklanır. Bir ürünün fiyatının düşmesinin olası sebepleri; arz sabitken talebin azalması, talep sabitken arzın artması ya da aynı anda arz artarken talebin azalmasıdır. Zeytin fiyatlarının düşme sebebini analiz etmeden önce belirtilmesi gereken husus zeytindeki iki farklı arz-talep durumudur.
Bunlar makro düzeyde zeytin arz-talebi ile mikro düzeyde işlenmiş ürünün arz-talebidir.
İlk olarak makro düzeyde zeytin arz ve talebi incelenirse zeytinin ikamesi olacak bir ürün olmaması ve sağlıklı beslenme açısından öneminin günden güne artması sebebiyle talepte azalma söz konusu olmadığı gibi günden güne talep artışı olduğu görülmektedir.
Kooperatifçilik Genel Müdürlüğünün 2015 yılı Zeytin ve Zeytinyağı Raporu verilerine göre 2006-2015 yılları arasında ülkemizde iç üretim ve iç tüketim iki katına çıkmıştır.
Aynı rapora göre ülkemizde 2015 yılında 410 bin ton zeytin üretilirken bunun 330 bin tonu ülke içinde tüketilmiş, 73 bin tonu ihraç edilmiştir. Kısacası ülkemiz zeytininin çok büyük bir kısmı ülke içinde tüketilmektedir. Bunun anlamı talep tarafının oldukça güçlü olduğudur. Ayrıca bu yıl döviz kurlarındaki yükseliş, TL ile fiyatlanan varlıkların fiyatını uluslararası düzeyde düşürdüğü için dış talebi arttırmıştır.
Nitekim Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre 2018 yılı ilk çeyreğinde zeytin ve zeytinyağı ihracatında Cumhuriyet tarihinin rekoru kırılmıştır. Dolayısıyla zeytin fiyatlarının düşmesinin sebebi makro düzeyde talep tarafında bir daralmayla alakalı gözükmemektedir. Makro düzeyde arz tarafına bakıldığında arzda ani bir artış olmasının tek mümkün yolu ithalattır. Çünkü zeytin ağacı en az 10 yıl gibi bir zaman diliminde yetişebileceğinden kısa vadeli bir üretim artışı olması söz konusu değildir. İthalat tarafına baktığımızda ise yükselen döviz kurlarından dolayı alım gücü düşen TL sebebiyle buna da imkân yoktur. Aksine az önce belirtildiği gibi ihracatta rekor kırılmıştır. Sonuç olarak zeytin fiyatlarındaki düşüş için makro düzeyde anlamlı bir sebep görülmemektedir.
Mikro düzeyde arz-talep analizinden kastımız hasat dönemindeyken satılmayıp, üreticilerin kendi imkânları ile polyester varillerde ya da kuyularda bastıkları zeytinlerin arz-talebidir. Birçok büyük işletme hasat döneminde çiğ zeytin toplayarak bunları belirli kalite standartları altında işlemekte ve belirli bir marka adı ile tüketiciye sunmaktadır. Zeytin sektörüne giren yeni firmalar ya da kapasitelerini arttıran mevcut firmalar hasat dönemlerinde gittikçe daha yüksek miktarlarda çiğ zeytin talebinde bulunmaktadır.
Buna karşın üreticiler ise ürünlerini daha yüksek fiyattan satmak için hasat döneminde çiğ satmak yerine polyester ya da kuyulara basarak ileri bir tarihte satmayı tercih etmektedir. Bu karşıtlık, yani hasat döneminde büyük işletmelerin yüksek çiğ zeytin talebine karşın üreticinin arzı kısması hasat döneminde fiyatların yükselmesine sebep olmaktadır. Bu yıl hasat döneminde fiyatların normalin üzerinde oluşu da muhtemelen bu sebepten dolayıdır. Şu anki işlenmiş zeytin fiyatlarındaki düşüş ise muhtemelen bölgesel işlenmiş zeytin talebinin çok üzerinde bir arz sebebiyle olmaktadır.
Birçok üretici daha iyi kazanç elde edebilmek için ürününü hasatta satmayıp bekletmekte ancak ürününü pazarlamak adına maalesef hiçbir girişimde bulunmamaktadır. Yine bazı girişimcilerin üretici olmadıkları halde(bazıları kredi kullanarak) hasat döneminde zeytin alarak polyesterlere bastıkları gözlenmektedir. Ayrıca ürünlerin büyük kısmı asgari üretim ve kalite standartları sağlanmadan üretilmekte olduğundan büyük firmaların ürüne talep düzeyi düşmektedir. Ürüne talep gösterecek tüccarların gelip ürünü satın alması beklenmektedir. Bölgeyi tanıyan tüccar sayısının dolayısıyla talebin sınırlı olmasına karşın işlenmiş zeytin arzı oldukça yüksek olduğundan piyasa fiyatının belirleyicisi tüccarlar olmaktadır.
Bu durum ekonomi literatüründe Bolluk Paradoksu(King Yasası) olarak bilinir. Bu paradoksa göre; tarım ürünleri inelastik (esnek olmayan) talebe sahip oldukları için arzda gerçekleşecek küçük bir artış fiyatlarda çok sert düşüşlere sebep olacaktır. Bunun tersi de doğrudur. Yani arzda oluşacak bir daralma fiyatlarda çok fazla bir yükselişe sebep olacaktır. Dolayısıyla tarım ürünlerinin arzı üzerinde belirleyici olmak fiyat üzerinde de belirleyici olma imkânı verecektir.
Oysa ilçemiz üretim şekline baktığımızda küçük ölçekli çok sayıda bağımsız üreticinin arz üzerinde belirleyici olma gücünden yoksun oldukları görülmektedir. Daha da kötüsü bu Bolluk Paradoksu (King Yasası) Örümcek Ağı Teorisi (Cobweb Teorisi) ile birlikte çalışır. Örümcek ağı teorisi kısaca şunu söyler; bu yıl ürününü hasat döneminde satmadığına pişman olan çiftçi önümüzdeki yıl ürününü hasat döneminde satmak isteyecek ve her üretici böyle davrandığında bu kez de hasat döneminde arzı arttıracaklar ve fiyatların düşmesine sebep olacaklardır. Böylece üreticilerin büyük çoğunluğu her yıl zarar edecektir.
Bu durum yalnızca zeytin için geçerli olmayıp çoğu tarım ürünü için geçerlidir ve maalesef ilçemiz çiftçileri yıllardır bu paradoks ve ağın içerisinde üretim yapmaktadırlar.
Bu paradokstan kurtulmak mümkün müdür? Elbette mümkündür. Öncelikle çiftçiliğin bir işletmecilik olduğu bilinmeli ve işletmecilik bilinciyle hareket edilmelidir. İşletmeciliğin şüphesiz en önemli unsuru pazarlamadır. Ancak pazarlama sadece ürünü satma faaliyetleri olarak algılanmamalıdır. Pazarlama üretimden dahi çok önce başlayan bir süreçtir. Pazarlama en basit haliyle 4P ile tanımlanabilir.
Bu 4P İngilizce ürün(product), fiyat(price), dağıtım(place) ve tutundurma(promotion) kelimelerinin baş harflerinden oluşur. Buna göre pazarlama; piyasanın ihtiyaç duyduğu “ürünün” ideal bir “fiyat” ile belirli bir “yerde” satışa sunulduğunun “duyurulmasıdır”. Bir işletmenin başarısı bu süreçleri yönetme becerisiyle doğru orantılıdır. Yöremiz çiftçiliğine baktığımızda bu süreçlerin hiçbirine gereken önem verilmeden alışılagelmiş yöntemlerle üretimin devam ettiği görülmektedir. Şu da bir gerçektir ki her bir çiftçinin çağdaş işletmecilik kurallarına uygun bir üretim yapması da olanaksızdır. Çünkü bunun için hem sermaye hem de nitelikli insan kaynağına gereksinim vardır.
Çiftçilerin çağdaş işletmecilik kurallarına göre üretim yapabilmesi ancak birleşerek güç birliği sağlamalarıyla mümkündür. Bunun için yapılması gereken üreticilerin bir Tarım Satış Kooperatif çatısı altında birleşmeleridir. Böylece hem belirli kalite standartlarında üretim yapılarak üreticinin ürününün değeri yükselmiş olacak ve tüketiciye sağlıklı ürün sunulmuş olunacak hem büyük üretim miktarları sebebiyle ölçek ekonomisinden faydalanılarak birim maliyetler düşürülecek ve rekabet gücü sağlanacak hem de üretici ve tüketici arasındaki aracıların azalması sebebiyle enflayonist baskı yapan üretim şekli terk edilerek ülke ekonomisine katkıda bulunulacaktır.
Günümüzde Hollanda, Fransa, İspanya, İtalya, ABD başta olmak üzere birçok gelişmiş ülke kooperatifçiliğin nimetlerinden faydalanmaktadır. Özellikle son yıllarda ülkemizde de kooperatifçiliğin önemi tekrar kavranmış olup birçok bilim insanı tarafından ülke tarımının gelişmesi için bir zorunluluk olarak görülmektedir.
Dünyada ve ülkemizde birçok başarılı örneği olan kooperatifçiliğin ilçemizde başarılı olmaması için hiçbir sebep yoktur. Hatta ilçemiz nüfusunun büyük çoğunluğunun çiftçi olduğu düşünüldüğünde kooperatifleşme ilçemiz için yapmakta geç kalınmış bir zorunluluktur.
Bu yönde bir girişim olduğunda her türlü desteği gönüllü olarak verebileceğimizi belirtir, kamuoyuna saygılar sunarız” dedi.
HABER-FOTOĞRAF: HAKAN DEMİR(İHA)
Kırkağaçlı zeytin üreticilerin özellikle bu yıl yaşadıkları sorunlar hakkında Kirkagac.Net’e özel bir açıklama yapan Manisa Celâl Bayar Üniversitesi İşletme Ana Bilim Dalı’nda Aday Doktor Sami Mahir Kireşçi, Kooperatifleşmenin altını çizdi.
Kireşçi “Yürütmekte olduğumuz akademik çalışmalar kapsamında bölgemizde gözlem yaparken tesadüfen ilçemiz zeytin üreticilerinin ürünlerini pazarlamakta yaşadıkları soruna şahit olduk.
Sosyal bilimci olmanın sorumluluğu ile bu probleme eğilme zorunluluğu hissettik. Görüştüğümüz üreticilerimiz geçtiğimiz hasat döneminde çiğ zeytin fiyatlarının normalin üzerinde olduğunu ancak şu an ellerinde bulunan işlenmiş ürünlerini maliyetlerinin çok altında satmak durumunda kaldıklarını, bu duruma bir anlam veremediklerini ve büyük zararla karşı karşıya olduklarını ifade ettiler. Üreticilerimizin talepleri doğrultusunda durumu analiz etmek istedik.
Ürünlerin piyasa fiyatını belirleyen mekanizma arz-talep kanunu ile açıklanır. Bir ürünün fiyatının düşmesinin olası sebepleri; arz sabitken talebin azalması, talep sabitken arzın artması ya da aynı anda arz artarken talebin azalmasıdır. Zeytin fiyatlarının düşme sebebini analiz etmeden önce belirtilmesi gereken husus zeytindeki iki farklı arz-talep durumudur.
Bunlar makro düzeyde zeytin arz-talebi ile mikro düzeyde işlenmiş ürünün arz-talebidir.
İlk olarak makro düzeyde zeytin arz ve talebi incelenirse zeytinin ikamesi olacak bir ürün olmaması ve sağlıklı beslenme açısından öneminin günden güne artması sebebiyle talepte azalma söz konusu olmadığı gibi günden güne talep artışı olduğu görülmektedir.
Kooperatifçilik Genel Müdürlüğünün 2015 yılı Zeytin ve Zeytinyağı Raporu verilerine göre 2006-2015 yılları arasında ülkemizde iç üretim ve iç tüketim iki katına çıkmıştır.
Aynı rapora göre ülkemizde 2015 yılında 410 bin ton zeytin üretilirken bunun 330 bin tonu ülke içinde tüketilmiş, 73 bin tonu ihraç edilmiştir. Kısacası ülkemiz zeytininin çok büyük bir kısmı ülke içinde tüketilmektedir. Bunun anlamı talep tarafının oldukça güçlü olduğudur. Ayrıca bu yıl döviz kurlarındaki yükseliş, TL ile fiyatlanan varlıkların fiyatını uluslararası düzeyde düşürdüğü için dış talebi arttırmıştır.
Nitekim Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre 2018 yılı ilk çeyreğinde zeytin ve zeytinyağı ihracatında Cumhuriyet tarihinin rekoru kırılmıştır. Dolayısıyla zeytin fiyatlarının düşmesinin sebebi makro düzeyde talep tarafında bir daralmayla alakalı gözükmemektedir. Makro düzeyde arz tarafına bakıldığında arzda ani bir artış olmasının tek mümkün yolu ithalattır. Çünkü zeytin ağacı en az 10 yıl gibi bir zaman diliminde yetişebileceğinden kısa vadeli bir üretim artışı olması söz konusu değildir. İthalat tarafına baktığımızda ise yükselen döviz kurlarından dolayı alım gücü düşen TL sebebiyle buna da imkân yoktur. Aksine az önce belirtildiği gibi ihracatta rekor kırılmıştır. Sonuç olarak zeytin fiyatlarındaki düşüş için makro düzeyde anlamlı bir sebep görülmemektedir.
Mikro düzeyde arz-talep analizinden kastımız hasat dönemindeyken satılmayıp, üreticilerin kendi imkânları ile polyester varillerde ya da kuyularda bastıkları zeytinlerin arz-talebidir. Birçok büyük işletme hasat döneminde çiğ zeytin toplayarak bunları belirli kalite standartları altında işlemekte ve belirli bir marka adı ile tüketiciye sunmaktadır. Zeytin sektörüne giren yeni firmalar ya da kapasitelerini arttıran mevcut firmalar hasat dönemlerinde gittikçe daha yüksek miktarlarda çiğ zeytin talebinde bulunmaktadır.
Buna karşın üreticiler ise ürünlerini daha yüksek fiyattan satmak için hasat döneminde çiğ satmak yerine polyester ya da kuyulara basarak ileri bir tarihte satmayı tercih etmektedir. Bu karşıtlık, yani hasat döneminde büyük işletmelerin yüksek çiğ zeytin talebine karşın üreticinin arzı kısması hasat döneminde fiyatların yükselmesine sebep olmaktadır. Bu yıl hasat döneminde fiyatların normalin üzerinde oluşu da muhtemelen bu sebepten dolayıdır. Şu anki işlenmiş zeytin fiyatlarındaki düşüş ise muhtemelen bölgesel işlenmiş zeytin talebinin çok üzerinde bir arz sebebiyle olmaktadır.
Birçok üretici daha iyi kazanç elde edebilmek için ürününü hasatta satmayıp bekletmekte ancak ürününü pazarlamak adına maalesef hiçbir girişimde bulunmamaktadır. Yine bazı girişimcilerin üretici olmadıkları halde(bazıları kredi kullanarak) hasat döneminde zeytin alarak polyesterlere bastıkları gözlenmektedir. Ayrıca ürünlerin büyük kısmı asgari üretim ve kalite standartları sağlanmadan üretilmekte olduğundan büyük firmaların ürüne talep düzeyi düşmektedir. Ürüne talep gösterecek tüccarların gelip ürünü satın alması beklenmektedir. Bölgeyi tanıyan tüccar sayısının dolayısıyla talebin sınırlı olmasına karşın işlenmiş zeytin arzı oldukça yüksek olduğundan piyasa fiyatının belirleyicisi tüccarlar olmaktadır.
Bu durum ekonomi literatüründe Bolluk Paradoksu(King Yasası) olarak bilinir. Bu paradoksa göre; tarım ürünleri inelastik (esnek olmayan) talebe sahip oldukları için arzda gerçekleşecek küçük bir artış fiyatlarda çok sert düşüşlere sebep olacaktır. Bunun tersi de doğrudur. Yani arzda oluşacak bir daralma fiyatlarda çok fazla bir yükselişe sebep olacaktır. Dolayısıyla tarım ürünlerinin arzı üzerinde belirleyici olmak fiyat üzerinde de belirleyici olma imkânı verecektir.
Oysa ilçemiz üretim şekline baktığımızda küçük ölçekli çok sayıda bağımsız üreticinin arz üzerinde belirleyici olma gücünden yoksun oldukları görülmektedir. Daha da kötüsü bu Bolluk Paradoksu (King Yasası) Örümcek Ağı Teorisi (Cobweb Teorisi) ile birlikte çalışır. Örümcek ağı teorisi kısaca şunu söyler; bu yıl ürününü hasat döneminde satmadığına pişman olan çiftçi önümüzdeki yıl ürününü hasat döneminde satmak isteyecek ve her üretici böyle davrandığında bu kez de hasat döneminde arzı arttıracaklar ve fiyatların düşmesine sebep olacaklardır. Böylece üreticilerin büyük çoğunluğu her yıl zarar edecektir.
Bu durum yalnızca zeytin için geçerli olmayıp çoğu tarım ürünü için geçerlidir ve maalesef ilçemiz çiftçileri yıllardır bu paradoks ve ağın içerisinde üretim yapmaktadırlar.
Bu paradokstan kurtulmak mümkün müdür? Elbette mümkündür. Öncelikle çiftçiliğin bir işletmecilik olduğu bilinmeli ve işletmecilik bilinciyle hareket edilmelidir. İşletmeciliğin şüphesiz en önemli unsuru pazarlamadır. Ancak pazarlama sadece ürünü satma faaliyetleri olarak algılanmamalıdır. Pazarlama üretimden dahi çok önce başlayan bir süreçtir. Pazarlama en basit haliyle 4P ile tanımlanabilir.
Bu 4P İngilizce ürün(product), fiyat(price), dağıtım(place) ve tutundurma(promotion) kelimelerinin baş harflerinden oluşur. Buna göre pazarlama; piyasanın ihtiyaç duyduğu “ürünün” ideal bir “fiyat” ile belirli bir “yerde” satışa sunulduğunun “duyurulmasıdır”. Bir işletmenin başarısı bu süreçleri yönetme becerisiyle doğru orantılıdır. Yöremiz çiftçiliğine baktığımızda bu süreçlerin hiçbirine gereken önem verilmeden alışılagelmiş yöntemlerle üretimin devam ettiği görülmektedir. Şu da bir gerçektir ki her bir çiftçinin çağdaş işletmecilik kurallarına uygun bir üretim yapması da olanaksızdır. Çünkü bunun için hem sermaye hem de nitelikli insan kaynağına gereksinim vardır.
Çiftçilerin çağdaş işletmecilik kurallarına göre üretim yapabilmesi ancak birleşerek güç birliği sağlamalarıyla mümkündür. Bunun için yapılması gereken üreticilerin bir Tarım Satış Kooperatif çatısı altında birleşmeleridir. Böylece hem belirli kalite standartlarında üretim yapılarak üreticinin ürününün değeri yükselmiş olacak ve tüketiciye sağlıklı ürün sunulmuş olunacak hem büyük üretim miktarları sebebiyle ölçek ekonomisinden faydalanılarak birim maliyetler düşürülecek ve rekabet gücü sağlanacak hem de üretici ve tüketici arasındaki aracıların azalması sebebiyle enflayonist baskı yapan üretim şekli terk edilerek ülke ekonomisine katkıda bulunulacaktır.
Günümüzde Hollanda, Fransa, İspanya, İtalya, ABD başta olmak üzere birçok gelişmiş ülke kooperatifçiliğin nimetlerinden faydalanmaktadır. Özellikle son yıllarda ülkemizde de kooperatifçiliğin önemi tekrar kavranmış olup birçok bilim insanı tarafından ülke tarımının gelişmesi için bir zorunluluk olarak görülmektedir.
Dünyada ve ülkemizde birçok başarılı örneği olan kooperatifçiliğin ilçemizde başarılı olmaması için hiçbir sebep yoktur. Hatta ilçemiz nüfusunun büyük çoğunluğunun çiftçi olduğu düşünüldüğünde kooperatifleşme ilçemiz için yapmakta geç kalınmış bir zorunluluktur.
Bu yönde bir girişim olduğunda her türlü desteği gönüllü olarak verebileceğimizi belirtir, kamuoyuna saygılar sunarız” dedi.
HABER-FOTOĞRAF: HAKAN DEMİR(İHA)
çiftçi 7 Yıl Önce
öncelikle bu konuyu ele aldığınız için sami bey'e ve kırkağaç net'e teşekkür ediyorum. tespitler çok doğru her önüne gelen zeytin basıp sonra da kahvede oturup birileri gelip alsın diye bekliyor. öneri çok güzel ama daha daha öncekilerin de akibeti belli. ancak bu şekilde okumuş gençlerimizin öncülük ederek devamını getirmesini doğru bulmaktayım. umarım kırkağacımız için en hayırlısı neyse o olur.
bakırlı 7 Yıl Önce
kooperatif eğer düzgün yönetilirse vezir yapar, kötü yönetilirse rezil yapar. sizler belki hatırlamazsınız bundan 20 yıl önceleri kooperatif vardı kırkağaç ta ama maalesef kötü yönetimler sebebiyle yürümedi insanlar birbirini yedi. böyle durumlara fırsat vermemek için profesyonel yöneticilerce bu iş yapılmalı. mesela bir torku ya bakın adamlar imparatorluk kurdu. bizde neden olmasın olur tabi ama zihniyetlerde değişim olmalı.
Bayram 7 Yıl Önce
her zaman birleşmek iyidir ancak birlesmek kadar birligi devam ettirebilmek de onemlidir.daha önce olmamasi yine olmayacagi anlamina gelmez. eger birlesmezsek kendi toprağımızda köle olmaya devam ederiz. herseyin fiyati iki katina cikarken zeytin fiyati yariya düser mi insaf !
zeytinci 7 Yıl Önce
tespi̇tleri̇ni̇z güzel ancak ülke ekonomi̇si̇ni̇n i̇çi̇nde bulunduğu zor durum da malum. işi̇n bu boyutu da var ama ekonomi̇si̇ni̇n neredeyse tamami tari̇ma dayali bi̇r yerde kooperati̇f olmamasi da tuhaf gerçekten...
Sedat Balaban 7 Yıl Önce
Sami Kardeşim çalışmalarında başarılar dilerim
Selahattin cinbaş 7 Yıl Önce
Teşekkürler Sami Mahir KİREŞCİ ve Kırkağaç Net e ilçemizin kanayan yarasını çok iyi açıklamışsın.
B.S. 7 Yıl Önce
Sami evladım samimiyetini bilirim, faydalı olmak istiyorsun çevrene belli ancak senin bu dedigin kırkağaçlilarin başarabileceği bir is degil. Her yerde olur orada olmaz evlat. Rahmetli babana da aynı şeyi çok söylemiştim. Kırkağacı bırak kendi işine bak hemen.
kırkağaçlı 7 Yıl Önce
kırkaçtan bir halt olmaz, tarikatlar beyin yıkıyıyor kırkağaçta. din iman deyip, tunus'dan ülkeye zeytinyağı getiren zihniyeti alkışlattırıyorlar zeytinci kırkağaçlıyı.
Tahir Kara 7 Yıl Önce
Memleket sevdası vatan sevgisinden gelir. Helal reis...
Ülkücü 7 Yıl Önce
hiç kimse bu adamın kıymetini bilemez hem vatan sevgisi hem kendi memleketini kalkındırma çabaları..... bu adamın belediye başkanı olması lazım belediye başkanı.