Kıymetli kirkagac.net okuyucuları!
Ramazan Bayramlarınızı en içten dileklerimle kutluyorum. Sağlık-sıhhat içinde daha nice bayramlara inşallah… Peygamber Efendimiz : ‘’Müslüman’ın Ramazan ve Kurban bayramı dışında 5 tane daha bayramı vardır:
1) Günah işlemeden geçirdiği gün 2) İmanla ruhunu Allaha teslim ettiği gün 3) Sırat Köprüsünden geçtiği gün 4) Cennete kavuştuğu gün
5) Cennette Allah’ın güzel cemalini gördüğü gün… Buyurmuşlardır. İnşallah efendimizin müjdelediği bu beş bayramı yaşayanlardan oluruz.
İşte Sorduğunuz Sorular ve Cevapları!
1) Aynur diyor ki; hocam teşekkür ediyoruz gerçekten güzel bir köşe oldu. bir arkadaşımın sorusu olucak. Kalbime bazen dini konularla ilgili kötü vesveseler geliyor. Bundan sorumlu olur muyum? diyor arkadaşım
O.Y--Cevap: Aynur kardeşim! Vesvese çok kötü bir hastalıktır. Arkadaşına Allah kolaylık versin. İnsana vesveseyi şeytan verir. Fısıltı, gizli ses… Manalarına gelir. Genellikle kendini dine vermiş, dindar kimselerde görülür.
Vesvese iki türlüdür:
Birincisi: İbadetlerde Vesvese: Mesela abdest alırken kişi evham yapar. Kolunu yıkamıştır, ama yıkamadığını zanneder ve defalarca bıkmadan – usanmadan yıkar. Abdesti bitirir, biraz sonra yine vesvese gelir, tekrar en baştan abdest alır. Bu vesvese çeşidini tedavi etmek için, o vesveseyi zihnimizde büyütmemeliyiz. O’nu takıntı haline getirmemeliyiz.
Vesvese bir musibete benzer; O’na önem verirsen, takıntı yaparsan balon gibi şişer. Ama önem vermezsen, takıntı haline dönüştürmezsen, kendiliğinden sönüp gider.
Diyelim abdest alırken kollarını yıkadığın halde şeytan sana vesvese verdi ve kollarını yıkamadın dedi. Şeytana; hadi oradan pis melun! Sen benden daha iyi mi bileceksin? de. Böyle yaparsan ve bu vesveseyi gözünde büyütmezsen, zamanla kaybolup gider.
İkincisi: İmani konularda vesvese… Mesela şeytan kişiye vesvese verir. Der ki; Hâşâ! ‘Allah yok’ der, ‘Ölümden sonra tekrar dirilme, hesap verme yok’ der, Cennet-cehennem yok der… Hâşâ! Vs.
İşte Aynur Kardeşim! Arkadaşının kalbine gelen vesvese çeşidi bu. Bu vesvese, çok tehlikelidir. Arkadaşının da buyurduğu gibi, şeytan kişinin kalbine kötü bir düşünce koyar. Hâlbuki bu kötü düşüncede kişinin hiçbir rolü yoktur.
Peygamber Efendimiz (sas) vesvesenin şeytandan geldiğini belirtmiş, tedavi için “Allah’ım; Kur’ân’ına, isimlerine ve sıfatlarına sığınırım” diye dua etmemizi buyurmuştur.
Vesveseyi küçültmenin yolu her yerde Olan ve her şeye gücü yeten her şeyi değiştirmeye kadir olan'a sığınmak ve dayanmaktır. Ancak böyle vesvese küçülür, kaybolur gider.
Aynur Kardeşim! Kişi, kalbine şeytan tarafından bırakılan bu kötü ve çirkin vesveselerden sorumlu değildir. Bundan dolayı o kişiye herhangi bir günah yoktur. Çünkü tamamen iradesi dışında cereyan eden bir olaydır. Allah, kulunu iradesi dışındaki fiillerinden sorumlu tutmaz.
Hz. Peygamber de müminlere vesvese ile hareket etmemelerini tavsiye etmiş, vesvesenin dini, hukuki bir hüküm doğurmayacağını bildirmiştir (Buhari, Talak, 11)
Kişi kalbine doğan düşüncelerinden, eyleme dönüştürülmedikçe sorumlu değildir. Buna göre kalbe doğan vesvese sebebiyle kişinin dinine zarar gelmez. Kişi vesveseden etkilenmemeye çalışmalıdır. Kendisine iyi şeyler telkin etmeli ve eğer biliyorsa, Felak ve Nas surelerini okuyarak melun şeytanın şerrinden Allaha sığınmalıdır.
Kardeşimiz abdestli durmaya gayret göstersin. Şeytanın vesvesesinden Allaha sığınsın. Bol bol Allaha dua etsin. Vesvesesini takıntı haline getirmesin. Rabbim şifalar ihsan eylesin. Hayırlı Bayramlar dilerim.
2) Zeynep diyor ki; Hocam öncelikle yazılarınız için teşekkürler. Benim de bir sorum olacak. Her ramazan ayında camilere getirilen sakalı şerifler acaba gerçekten peygamber efendimiz(sav)´e mi ait? Çok farklı görüşler var bu konu ile alakalı... Sizin görüşünüz nedir? Saygılarımla.
O.Y--Cevap: Zeynep kardeşim! Sorunuzu biraz daha geniş çerçevede cevaplandırmak istiyorum. Öncelikle, Sakal-ı Şerif’in ne demek olduğunu söyleyelim.
Sakal-ı Şerif; Peygamberimiz Hz. Muhammet (s.a.v)’in mübarek sakalı demektir.
Güvenilir İslam Tarihi kaynaklarının bildirdiğine göre; Peygamber Efendimiz sakal tıraşı olduğunda, efendimizin kesilen sakalının mübarek kıllarını sahabe efendilerimiz almak için adeta yarışırlarmış. O’nun Mübarek Sakalının bir telini bile zayi etmezlermiş. Efendimizden aldıkları bu sakal-ı şerifleri evlerinin en güzel ve en güvenilir yerlerinde muhafaza ederlermiş.
Hatta sahabe efendilerimiz, efendimizden aldıkları bu mübarek sakal-ı şerifleri çocuklarına miras olarak verirlermiş. Sahabe çocukları da aynı şekilde bu sakal-ı şerifleri muhafaza edip gelecek nesillere silsile yoluyla taşımışlardır.
Ülkemizde özellikle kadir gecelerinde pek çok camimizde sizin de buyurduğunuz gibi sakal-ı şerif ziyaretleri yapılmaktadır. Peygamber aşığı bizler de efendimizin sakal-ı şerifini görmek, mümkünse öpebilmek için adeta birbirimizle yarışırız.
Zeynep Kardeşim! Ülkemizde yüzlerce camimizde sakal-ı şerif mevcuttur. Ancak bunların tamamının Peygamber efendimizin mübarek sakal-ı şerifi olduğunu söylemek oldukça zordur.
Gerçekte peygamber efendimize ait olmadığı halde sakal-ı şerif diye ziyarete açılan nadir de olsa, sahteleri vardır. Bunlar ancak DNA testleri sonucunda bilinebilir.Ancak, birkaç tane sahte sakal-ı şerif var diye bunların tamamına şüphe ile bakmak da doğru bir yaklaşım değildir.
Bir Hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz : ‘’ Ameller niyetlere göredir. Allah, yaptıklarınızı niyetlerinize göre değerlendirir. ‘’ buyurmaktadır.
(Hadisin kaynağı: Riyazüs’salihin, Niyet;1)
Bizler ziyaret etmiş olduğumuz sakalı, Peygamber efendimize ait olduğunu düşünerek ziyaret ederiz. Niyetimiz budur. Eğer ziyaret ettiğimiz sakal, gerçekten peygamber efendimize ait ise; amacımıza ulaşmış oluruz. Yok, eğer peygamber efendimize ait değilse, Allah bize niyetimize göre, gerçek sakal-ı şerifi ziyaret etmiş gibi sevap verecektir. Bundan hiç şüphemiz yoktur.
Zeynep Kardeşim! Ülkemizde sakal-ı şerif ziyaretlerinin tertip edilmesinin sebebi; ‘Toplumda peygamber sevgisini canlı tutma’ düşüncesidir. Binlerce kişi uzak diyarlardan akın akın sakal-ı şerif ziyaretine gelir. Peygamber sevgisini bu şekilde göstermek ister.
Ancak şunu da ifade etmem gerekir ki, sakal-ı şerifi ziyaret etmekle peygamberimize karşı olan görev ve sorumluluklarımızı tam manasıyla yerine gelmiş olamayız.
Peygamberimize asıl sevgi, onun nurlu yolundan gitmek, sünnetine sarılmak, emirlerini yerine getirip, yasakladıklarından kaçınmakla olur. O’nun güzel ahlakıyla ahlaklanmakla olur.
Kaldı ki, sakal-ı şerif ziyareti, imani bir mesele de değildir. Kur’anın ve sünnetin emirlerinden değildir. Eğer içine sinmiyorsa, bu konuda gerçekten şüpheler içindeysen, ziyaret etmeyebilirsin. Ama dediğim gibi efendimizin yolundan gitmeye devam edelim inşallah… Hayırlı Bayramlar. Hoşça Kalın Efendim…
Osman Yılmaz
İlçe Vaizi
DÜZENLEME: HAKAN DEMİR
zeki albay 14 Yıl Önce
hocamıza çok teşekkür ederiz bilgilerinden dolayııı
Çağatay 14 Yıl Önce
Hacmızın sitemıze katılması çok ıyı oldu bizi çok iyi bilgilendiriyo
arkadaş 14 Yıl Önce
öncelikle hocamıza vermiş olduğu bilgilerden dolayı teşekkürler.benimde bir sorum olacak sayın hocam geçenlerde tv kanalının birinde şöyle söylenmiş orucunuzu dayanamayacak halde olursanız bozun bunun için 60 günlük oruç tutmanız gerekmez sadece o orucu kaza etmeniz yeterli denmiş bununla ilgili bizleri bilgilendirirseniz sevinirim saygılar.
commentator 14 Yıl Önce
hocam benim soru noldu.. cevaplayamadıysanız haberimiz olsun
linea 14 Yıl Önce
2 yıl cezaevinde yatan bir arkadaşım var.suçuda küçük yaşta kızı alıkoymak ve hırsızlıktı.cezasını yatıp çıktı ve çıktıktan sonra 5 vakit namaza başladı ve bütün kötü huylarını bıraktı.acaba bu arkadaşın günahları nasıl affolur.bazı arkadaşlar bir garibana para vermeli yardım etmeli diyorlar gerçekten böylemi hocam tesekkürler