Aldatmak, kandırmak ve yalan söylemek, günümüzün en önemli ahlak problemidir.
Dindar siyasetçi, dinci basın ve dini lider denen kişilerde de görülen bir hastalık, İslam’ın özüne aykırı bir davranıştır.
Dünya menfaatleri için Ahiret saadetini tehlikeye atmamaktır.
Dindar siyasetçi, dinci basın ve dini lider denen kişilerde de görülen bir hastalık, İslam’ın özüne aykırı bir davranıştır.
Dünya menfaatleri için Ahiret saadetini tehlikeye atmamaktır.
Dinimizde; “aldatmak, kandırmak ve yalan söylemek” kabul edilemeyen bir davranış ve ahlak zafiyeti olarak görülmektedir.
Her ne suretle olursa olsun, hile yapmak ve insanları aldatmak, dinimizce kesinlikle yasaklanmıştır.
Bununla ilgili çok sayıda hadis ve ayet bulunmaktadır.
Bunlardan bazıları şöyledir;
”Doğru olun, doğruluk iyiliğe, iyilik ise, Cennete çeker.
Yalandan sakının, yalan fücura, fücur ise Cehenneme götürür.” [Buhari]
Yalandan sakının, yalan fücura, fücur ise Cehenneme götürür.” [Buhari]
“Aldatan Cehennemdedir.” [Taberani] denilmektedir.
“Münafıklık alametinden biri de yalan söylemektir.” [Buhari]
”Şu üç şeyden biri kimde bulunursa, o kimse, namaz kılsa da, oruç tutsa da münafıktır: Yalan söylemek, sözünde durmamak, emanete hıyanetlik.” [Ebu Davud]
Bakara Suresi, âyet : 9 “(Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.” Hud Sûresi, 112“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” buyrulmuştur.
Bir hadis-i şerifte "Bizi aldatan da bizden değildir" ( Müslim, Îmân 164 ), başka bir hadis-i şerifte “yalanla iman bir arada olmaz” denilmektedir.
Bir hadis-i şerifte "Bizi aldatan da bizden değildir" ( Müslim, Îmân 164 ), başka bir hadis-i şerifte “yalanla iman bir arada olmaz” denilmektedir.
İslam dininin aldatma ve kandırma ile ilgili hassasiyetini ortaya koyan, yaşanmış bazı olaylarda vardır. Bazı kaynaklarda İmam-ı Buhari’nin, bazı kaynaklarda da İmam-ı Müslim’in yaşadığı söylenen bir olay şöyle anlatılır:
İmam, çok “Hadis” bildiği söylenen bir kişiden “Hadis” almaya gider. Bakar ki; bu kişi, kaçmış olan atını yakalamak için külahını çıkarıp, ata doğru uzatıyor. At, kendisine uzatılan külahın içinde yem olacağı hissi ile külaha doğru yaklaşır ve sahibi de atı yakalar. İmam; atın sahibine; "o külahın içinde bir şey var mıydı?" diye sorar. "Hayır" cevabını alınca: "Atı kandıran, insanları da kandırır" diyerek, ondan hadis almaktan vazgeçip, geri döner.
Her Müslüman aynı hassasiyeti ve aynı tavrı gösterdiğinde, aldatma, kandırma ve yalan söyleme üçlüsü de kendiliğinden yok olacaktır. Bazen Korkudan, bazen neme lazımcılıktan ses çıkarmadıkça, bu üçlü varlığını artarak sürdürmektedir. Sessiz kalmak kabullenmektir. O halde, aldatan kadar aldatılan da suçludur.
Bazen hayıflanır ve şikâyet ederiz “ bunlar dini kendi çıkarları için kullanıyorlar” deriz. Arkalarında konuşur, ama yüzlerine hiç bir şey söyleyemeyiz. Zamanında ikaz etmez ve onların bu davranışlarını sürdürmelerine neden oluruz. Onların yanında durarak, doğru yolda olduklarını sanmalarına sebep oluruz. Onlar kadar olmasa da, bizde işlenen bu ahlak suçuna ortak olmaktayız.
Dindar idareci, kendilerine itaat etmeyen ve sadakat göstermeyenlere kin ve nefret duyamaz. Kin ve nefret; kendilerine muhalif olanları, iftira ve karalama kampanyalarıyla, bertaraf etmeye yöneltmez. Kin, Nefret ve İftira da İslam dininin yasakladığı ve hoş görmediği davranışlardır.
Dindarlık, dinin gereklerini yapmaktır. Dinin gereğini yapmayanlara, dindar denilmemeli, itibar kazandırılmamalıdır. Kandırmak, aldatmak ve yalan söylemek, Allah’ın haram kıldığı ve istemediği işlerdir. Hiçbir kimse; hiçbir mahlûku ve hiçbir insanı kandırma, aldatma ve yalan söyleme hakkına sahip değildir.
KADRİ DUMLU
eğitimde bunun işlenmesi şart! türkiyede bazı insanların dini hassasiyetleri çok fazla onlara da hak vermek lazım, iktidar ise hala bunu körüklüyor chpyi dinsiz ve solcu, mhpyi de sağcı olsa da yetersiz olarak nitelendiriyor, burada din ahlaksızlığının yanında siyaset ahlaksızlığına da baş vuruluyor.